TÜRK-İŞ 24. Olağan Genel Kurulu 30 Kasım – 2 Aralık 2023 tarihleri arasında, Ankara’da Büyük Anadolu Termal Otel’de gerçekleştirildi.
Genel Kurul’a Genel Merkez Yönetim Kurulu üyelerimiz, Türk-İş Kırklareli İl Temsilcisi Trakya Şube Başkanımız Mehmet Özmüş ve Türk-İş Delegesi Mersin Şube Başkanımız Ahmet Yasin Özdemir katılım sağladı.
Genel Kurul’da geçmiş dönemlerden eksik olarak siyasi parti temsilcilerinin davet edilmediği görüldü ve bu konu yer yer eleştirilere neden oldu.
Genel Kurul’un ilk iki gününde gündem gereğince konuşmalar gerçekleştirildi, kararlar ve önergeler tartışıldı ve oylandı. Genel Kurul’da verilen en önemli iki önerge kıdem tazminatının koşulsuz şartsız korunmasını ve 1980 askeri darbesinin eseri olan kıdem tazminatı tavanının kaldırılmasını amaçlayan önergeler oldu. Verilen her iki önerge tüm sendikaların katılımıyla tek seferde oylandı ve karar altına alındı.
Önergeye yönelik konuşmalar sırasında hükümetin Orta Vadeli Programda (OVP) yer verdiği “Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi” ve “Tamamlayıcı Uzun Süreli Bakım Sigortası” da eleştirildi. Ayrıca Sosyal güvenlik sisteminin yıpratılmasının ve kıdem tazminatının parçalanarak belirli bir kısmının fona aktarılmasının kabul edilemez olduğu vurgulandı. Hükümetin yayımladığı OVP’lerin sermayeye kaynak yaratmaktan ve de işçilere daha fazla esneklik ile güvencesizlik getirmekten öteye geçemediği de eleştirilen konular arasında yer aldı.
Genel Başkanımız Bilal Çetintaş Genel Kurul’a yönelik aşağıdaki konuşmayı gerçekleştirdi:

“Sayın Divan, değerli Başkanlar, kıymetli delegeler, değerli konuklar ve sevgili işçiler,
Kristal-İş Sendikası ve şahsım adına Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun 24. Olağan Genel Kurulunu saygıyla selamlıyor, Genel Kurul’da alınacak kararların ve bunların sonucunda hayata geçirilecek politikaların emek dünyamıza fayda getirmesini diliyorum.
Kıymetli dostlarım,
Genel Kurulumuz oldukça çetin koşullarda toplanmış bulunuyor. Bu dönem öylesine bir hal aldı ki ekonomik kriz tanımı bile tek başına bu durumu izah etmeye yetmiyor!
Ülkemiz, bu olumsuz tablonun baş sorumlusu olan iktidarın akıl dışı politikaları ve tüm bunlar olurken sessiz kalan muhalefet partileri, mücadelesini örgütleyemeyen ve baskın siyasi iradeye karşı bağımsızlığını koruyamayan emek örgütleri nedeniyle bir dizi sosyolojik sorunla karşı karşıya kalmıştır.
Siyasi iktidarın hatalı politikaları ;
– Ekonomik darboğaz başta olmak üzere
– Esnek ve güvencesiz çalışma koşulları
– Sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık hakkının özgürce kullanılamaması
– Durdurulamayan iş cinayetleri ve intiharlar
– Fırsat eşitsizliği ve işsizlik
– Adaletsizlik ve beyin göçü
– Piyasalaşmış sağlık ve eğitim hizmetleri
– Siyasi istikrarsızlık ve gericilik
– Gelir adaletsizliği ve toplumsal baskı
– Savaşlar
– Kontrolsüz göç ve barınma krizi
– Cinsiyet eşitsizliği ve toplumsal şiddet
gibi bir dizi sosyolojik sorunla bizleri karşı karşıya getirmiştir.
Buradan da görüleceği üzere 2019 yılında gerçekleştirdiğimiz son genel kurulumuzdan bugüne sorunlarımız katlanarak artmış, çözümler ise tam aksine yetersiz kalmıştır.
Sermaye sınıfı ve onun en büyük destekçisi siyasi iktidar, yakın dönemdeki ekonomik daralmalarda gerek vergi ve vergi oranlarını arttırarak gerekse de enflasyon oyunları kurgulayarak işçilerin kazançlarına ortak olmuştur.
Bu son buhranda da başta kıdem tazminatı ve iş güvencesi olmak üzere işçilerin geride kalan son kazanımlarını elinden almak istemektedir.
Yayımladığı orta vadeli programlarda ve kalkınma planlarında her zaman olduğu gibi sermayeye gül bahçesi, işçilere ise daha fazla esneklik, daha fazla güvencesizlik ve ucuz iş gücü olmayı vaat etmektedir.
Bu programlarda küçük azınlıkların dışında, işçilerden yana, toplumun geniş kesimlerinden yana bir fayda bulunmamaktadır.
Hal böyleyken bizler, artık bu bunalımların faturasını işçiler ödesin istemiyoruz!
İşçiler açlık ve yoksullukla boğuşsun istemiyoruz!
İnsana yakışır bir şekilde yaşamak istiyoruz!
Adil bir bölüşüm talep ediyoruz!
İşçiler çarklar arasında ezilsin, iş kazalarında kurban gitsin istemiyoruz!
Ve bu gidişata tepkisiz kalan ne bir toplum ne de bir kitle örgütü istemiyoruz!
Türkiye’nin en büyük işçi örgütü olan Türk- İş’in, bu sorunların çözümünde hiçbir çekince gözetmeksizin söz sahibi olmasını ve öncülük etmesini istiyoruz. Bu talebimizi de buradan haykırıyoruz!
Bu bir toplumsal sorumluluktur! Tarihsel süreçte bir tercih değil zorunluluktur!
Türk-İş’in, sendikal hareketin sorunlarla karşı karşıya olduğu günümüzde emeğin yanında atacağı güçlü ve kararlı adımlar hayati önem taşımaktadır!
İşçilerin güvenli yarınlara ulaşabilmesi için, çatısı altında örgütlenebilecekleri, haklarını alacaklarına inandıkları sözde değil özde sendikal anlayışa ihtiyaçları vardır.
Eğer bugünlerde bu ihtiyaçları iyi analiz edemezsek işçi hak ve özgürlüklerini, sosyal demokrasiyi ve toplumsal barışı maalesef ayağa kaldıramayacağız.
Bu nedenlerle, 24. Olağan Genel Kurulumuzda alacağamız kararlar ve bu kararların devamında uygulanacak politikalarla birlikte hayata geçirilecek ortak eylemler bizler için yaşamsal öneme sahip olacak ve tarih sahnesinde yerini alacaktır.
Ya Türkiye’de Türk-İş var diyecekler ya da tüm bu tarihsel birikimi silip süpürecekler. İnanıyoruz ki Türkiye’de Türk-İş varmış diyecekler! Bizler de bu mücadeleye inanlar olarak tarihsel mirasımıza sahip çıkacağız!
Değerli dostlarım
Buraya kadar haykırdıklarımız emeğe özgü temel sorunlardır. İçinde bulunduğumuz dönemde ülkemizin daha derin sorunları da vardır. Bu sorunlar emek mücadelesini doğrudan veya dolaylı yollardan etkilemektedir.
Ülkemizde çoğulcul demokrasi hâlâ benimsenememiştir.
Temel insan hakları kendisine uygulama alanı bulmakta zorlanmaktadır!
Sosyal politikalarımız ve sosyal devlet anlayışı geriletilmiştir! Toplumsal baskılar artmıştır!
Ekonomik kazançlarda adil bir bölüşüm maalesef sağlanamamıştır! Önce faiz sebep enflasyon sonuç dediler, sonra da yanıldık deyip bizi yüksek enflasyon ve yüksek faizle bir çıkmazın içine bıraktılar.
Ödediğimiz vergiler sermaye sınıfının faiz kazançlarını telafi etmekten öteye gidememektedir.
Siyasal iktidar bu uygulamalarıyla sınıfta kalmıştır!
Zengin daha zengin yoksul daha yoksul olmuştur!
Hukuk ve adalet yara almıştır! Anayasamız çoğu uygulamada ihlal edilmektedir!
Sendika ve toplu pazarlık haklarımız başta olmak üzere temel anayasal haklarımızı dahi dile getirmekte, benimsetmekte ve yaşatmakta ciddi anlamda zorlanıyoruz.
Ve toplumumuz bu hakların geriletilmesi karşısında en temel yurttaşlık hakkı olan protesto hakkını kullanamaz hale getirilmiştir!
Çok acı ama bu topraklarda ideolojik ve sosyolojik bir yıkım maalesef gerçekleştirilmiştir!
Basın özgürlüğü geriletildi! Ülkemizde sadece mesleğini icra ettiği için hapis yatan gazeteciler var!
Türkiye son 5 yıldır düzenli olarak temel insan haklarının yok sayıldığı ve çalışma koşullarının işçiler açısından en kötü olduğu 10 ülke arasına girmektedir!
Her yıl ülkemizde en az 2 bin işçi kardeşimiz iş kazalarında yaşamını kaybetmektedir. On binlercesi de uzuvlarında kayıplar yaşamakta veya meslek hastalıklarına yakalanmaktadır.
Emekçiler silsile halinde devam eden bir sürü sorunla mücadele etmek zorunda bırakılmıştır.
Bizler elbette bu sonuçlardan mutlu olmuyoruz!
Ancak yaşadığımız bu tablo, insanca çalışma ve yaşama hakkını yok sayan kapitalist düzenin ve siyasi iktidar tarafından ILO normlarına aykırı olarak uygulanan neo liberal politikaların ve de tüm bunlar yaşanırken sessizliğe gömülenlerin yarattığı sonuçlardır!
Ülkemizin çeşitli bölgelerinde grevler ve eylemler yaşanırken, grevler erteleme adı altında fiili olarak yasaklanırken, emekçiler vergide adalet için yürürken kenardan seyredenlerin sonuçlarıdır!
Toplu sözleşmelerle bir miktar refah payı alıyoruz, aldığımız bu payı da orantısız vergi yükü nedeniyle sermayeye geri veriyoruz! Ancak adaletsizlikle mücadele dediğimizde kenardan seyre bakıyoruz!
Pe ki, yarın kıdem tazminatı masaya konulduğunda da yine aynı tavırla mı karşılık vereceğiz. Tamamlayıcı emeklilik sistemi adı altında kıdem tazminatımız yine hedefe konulmuştur.
Ancak biz işçi örgütleri olarak bu yaklaşımın da karşısında dimdik duracağız. 21’inci, 22’nci, 23’üncü Türk-İş Genel Kurulları’nda ve dün burada almış olduğumuz; kıdem tazminatı hakkımızın gasp edilmesi durumunda uygulamaya koyacağımız genel grev kararını yenileyerek, sınıf dayanışmasını yaşatacağız.
Bizler bu dönemde bununla da yetinmeyecek ve tavan uygulamasıyla geriletilen kıdem tazminatımız için tavan uygulamasının kaldırılmasını da aynı kararlılıkla talep edeceğiz.
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki sendikal örgütlenme özgürlüğü başta olmak üzere tüm bu sorunların var olduğu bir yerde sendika ve toplu pazarlık hakkının özgürce kullanılabilmesi mümkün değildir!
Bizler Kristal-İş olarak, Azerbaycan’da gerçekleştirilen Türk-İş Başkanlar Kurulu sonrasında işyerlerinde örgütlenmeye yönelik sorunların aşılması ve yersiz yetki itirazlarının ortadan kaldırılmasına yönelik olarak bir önerimiz olmuştu. Bu önerimiz belki dikkatten kaçmış olabilir. Buradan tekrar etmekte fayda görüyorum. Çoğunluk tespitine yönelik itiraz olduğunda ya da işçi cephesinden sendika tercihine yönelik bir talep geliştiğinde işyerlerinde REFERANDUM uygulamasının getirilmesi hem sendikalar arası çatışmayı önleyecektir hem de işçinin iradesinin güçlenmesine ve yetki sürelerinin kısalmasına vesile olacaktır. Bunu 6356 ve 4857 sayılı Yasalarda yapılması talep edilen değişiklik çalışmaları kapsamında yazılı olarak biz konfederasyonumuza sunduk. Değerlendirileceğini umuyoruz.
Genel olarak Sendikalar ve konfederasyonlar işçi sınıfını temsil ettiğini unutmadan, hükümetten ve diğer tüm siyasi partilerden bağımsız bir duruş sergilemedikçe, emekten yana olan kitle örgütleri var olan hakları ve yeni haklar için mücadele etmedikçe farklı bir sonuç da beklenmemelidir!
Acı ama tarihi mirasımızın bizlere öğrettiği gerçek böyledir!
Emek örgütleri olarak bizler Cumhuriyetimizin 100. yılına ulaştığı bu özel günlerde bu acı reçeteyi önümüze koymak ve gerçeği kabul etmek zorundayız.
Türkiye ve üzerinde yaşayan emekçiler bu kötü koşullarda yaşamayı hak etmiyorlar!
Umarım bu sorunları verilecek ortak bir mücadeleyle yakın zamanda aşabiliriz. Temennimiz ve amacımız bu olsun.
Sendikam ve işçi sınıfı adına dile getirmeye çalıştığım bu duygu ve düşüncelerle, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun 24. Olağan Genel Kurulu’nu saygıyla selamlıyor, yapılan çalışmalarda arkadaşlarıma kolaylıklar diliyorum.”
Genel gündemi doğrultusunda konuşmaların gerçekleştirildiği ilk iki günün ardından 2 Aralık Cumartesi günü seçimler gerçekleştirildi.
398 delegenin katılım sağladığı oy verme işlemi cumartesi günü saat 17.00’da sona erdi.
Oyların kesinleşmesinin ardından 22 ve 23. Olağan Genel Kurulların ardından Genel Başkanlık görevini icra eden Ergün Atalay, 24. Olağan Genel Kurulda da Genel Başkanlık görevine seçildi.
TÜRK-İŞ Yönetim Kuruluna da hali hazırda görevlerini icra etmekte olan isimler yeniden seçildiler.
TÜRK-İŞ Yönetim Kurulu şu şekilde oluştu:
Ergün ATALAY – Genel Başkan
Pevrul KAVLAK – Genel Başkan Yardımcısı (Hukuk ve Genel İdari İşlerden Sorumlu)
Ramazan AĞAR – Genel Başkan Yardımcısı (Mali İşlerden Sorumlu)
Nazmi IRGAT – Genel Başkan Yardımcısı (Eğitim İşlerinden Sorumlu)
Eyüp ALEMDAR – Genel Başkan Yardımcısı (Teşkilatlandırma İşlerinden Sorumlu)




