Son dönemlerde özellikle ekonomi yönetimi konusunda dar boğaza düşen iktidar partisi ve çevreleri, bu dar boğazdan çıkış yolu olarak işçinin kıdem tazminatını görmektedir.
Ülkemizi 18 yıldır tek başına yöneten Ak Parti iktidarı, içerisinden geçmekte olduğumuz bu zorlu günlerde bir yandan ekonomik zorluklarla bir yandan çalışma yaşamının zorluklarıyla diğer bir yandan da Covid-19 salgınıyla mücadele etmeye çalışan işçilerin, bu defa da kıdem tazminatı hakkını, fon maskesi ardına gizleyerek ellerinden almak istiyor. Oysa işçiler, salgın döneminde hem kendi sağlıklarını hem de ailelerinin sağlıklarını riske atarak nice fedakârlıklarda bulundular ve bulunmaya devam ediyorlar.
Bilindiği üzere kıdem tazminatı cumhuriyet tarihinin ilk iş kanunu olan ve 1936 yılında kabul edilen 3008 sayılı İş Yasası ile “tazminat” adı altında yaşama geçirildi ve o günden bugüne birçok kez değişikliğe tabi tutularak ve çoğu kez kapsamı genişletilerek bugünlere ulaştı. Kıdem tazminatında kısıtlamalar ise kıdem tazminatına tavan uygulaması ile ilk olarak 12 Eylül 1980 askeri darbesi koşullarında yapılan düzenlemelerle uygulamaya başlandı. O günden bugüne de kıdem tazminatına yönelik saldırılar farklı şekillerde, son dönemde de fon maskesi arkasında devam etmektedir.
Ülkemizde geçmiş tarihlerde hayata geçirilmiş olan fonlarla işçi sınıfının imtihanı ortadadır. Farklı adlar altında hayata geçirilen fonların akıbeti ne yazık ki anlatıldığı gibi olmamış, birilerinin arka bahçesi haline getirilen fonlar nice mağduriyetler yaratmıştır. Açıkça ifade etmek gerekirse oluşturulmaya çalışılan kıdem tazminatı fonunun akıbeti de pek farklı olmayacaktır. İşsizlik fonu nasıl sermayeye kaynak olarak kuralsızca sunuluyorsa kıdem tazminatı fonuyla yaratılacak olan ekonomik birikimler de öylece sermayeye kaynak olarak kuralsızca sunulacaktır. Nitekim iktidar sözcülerinin ifadelerinden bu durumun yaşanacağı açıkça anlaşılmaktadır. Kriz döneminde “İstihdam Kalkanı” adı altında kimlere kaynak yaratıldığı gün gibi açıktır. Yarının bugünden çok farklı olacağını düşünerek fon çalışmalarına destek vermek, iş güvencesi başta olmak üzere diğer pek çok kazanım üzerinde telafisi zor tahribatlara yol açacaktır.
Kıdem tazminatını katlanılmaz bir yük gibi gören sermaye sahiplerine ve uzantısı niteliğindeki siyasi parti temsilcilerine hatırlatmak isteriz ki, kıdem tazminatı işçi sınıfının yıllardır birikmiş emeğinin, sabırla çalışmasının, yıpranmasının, sadakatinin karşılığıdır. İşçiler için iş güvencesi niteliğindedir.
İktidarın işçilerin mevcut kazanımlarıyla uğraşmak yerine işsizliği ortadan kaldıracak, fırsat eşitliği sunacak, adalet ve hukuka karşı sarsılan inancı onaracak, ekonomiyi ayağa kaldıracak politikalarla uğraşması ülkemiz adına daha yararlı olacaktır.
Kıdem tazminatının yüksek olduğu ve istihdama engel teşkil ettiği düşüncesi hatalı bir yaklaşımdır. “Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi” gibi yanıltıcı uygulamalar yıllardır tahrip edilen iş güvencesi, emeklilik ve tazminat haklarını iyileştirmek yerine mevcut yarayı daha da derinleştirecektir.
Buna mukabil bilinmesini isteriz ki, kıdem tazminatı işçi sınıfının kalesi ve kırmızı çizgisidir. Bu çizginin aşılması durumunda tüm işçi sendikalarının ortak bir yaklaşımla tepki göstereceğinden şüphemiz olmadığı gibi üyesi olduğumuz Türk-İş Konfederasyonu’nun 21, 22 ve 23’üncü Genel Kurullarında kıdem tazminatıyla ilgili olarak oy birliğiyle alınan kararın, büyük bir kararlılıkla hayata geçirileceğine de inancımız tamdır.
Kıdem tazminatı işçinin kalesi ve kırmızı çizgisidir!
Kıdem tazminatına dokunmak genel grev sebebidir!
KRİSTAL-İŞ SENDİKASI GENEL MERKEZ YÖNETİM KURULU