GIDA’DA TEKELLEŞMEYE HAYIR; ŞEKER FABRİKALARI SATILAMAZ!
Türkiye Cumhuriyet’i Devleti kurulduğu günden bugüne tarihinin en büyük ve stratejik özelleştirmelerinden biriyle karşı karşıyadır. AKP göreve geldiği 2002 yılından bu yana kamu kurum ve kuruluşlarını hiçbir çekince göstermeksizin yerli ve yabancı yandaş sermaye gruplarına peşkeş çekmektedir. Bugüne kadar yapılan özelleştirmelerin karşılığını işsizlik, yoksulluk ve hayat pahalılığı olarak gören halkımız yeni özelleştirmeler ile karşı karşıyadır.
AKP hükümeti, AB ülkelerinde yüzde 1,5’i geçmeyen Nişasta Bazlı Şeker kotasını Türkiye’de hangi gerekçeyle yüzde 15’e kadar yükseltti?
Göreve geldiği yıllardan beri şeker fabrikalarını özelleştirmek için çaba harcayan AKP, yıllar içerisinde nişasta bazlı şeker kotasını arttırmış ve devamında da toplumsal tepkilere rağmen halkın sağlığını ve geleceğini de göz ardı ederek şeker fabrikalarını satışa çıkartmıştır. Diğer özelleştirmelerden farklı olarak halkın sağlık sorunlarına yol açacağı bilinmesine rağmen AKP, şeker piyasasını nişasta bazlı şeker (NBŞ) üreten tekellere terk etmek istemektedir.
AKP yönetimi sağlık problemlerine yol açtığını ortaya koyan bilimsel raporlara rağmen NBŞ kotalarını neden arttırdı?
Son derece kritik bir süreçten geçen ülkemiz bir yandan savaş bir yandan da büyük bir gıda tehdidi ile karşı karşıyayken, Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ. ’ye bağlı 14 şeker fabrikası Resmi Gazete’de yayınlanan kararla birlikte özelleştirme kapsamında ihaleye çıkartılmıştır. Özellikle gıda gibi stratejik bir sektörde faaliyet gösteren şeker fabrikaları, ucuz ve yapay tatlandırıcı üreten tekel şirketlerin fabrikaları karşısında yüksek kâr etmesine rağmen satılmak isteniyor.
Kısa vadeli çıkar uğruna kamu mallarının bilinçsizce satılması, ekonomik işgale kapı aralamaktadır!
Türkiye Şeker Fabrikaları çalışanları ile birlikte tüm yurttaşlar, geçmiş dönemlerde yaşanan benzer özelleştirmelerin sonuçları anbean ortadayken yeni özelleştirmelere karşı mücadele vermek zorundadır. Kaldı ki bu ilk özelleştirme olmayacağı gibi eğer güçlü bir toplumsal tepki verilmez ise son özelleştirme de olmayacaktır. Tütünün, şekerin başına ne geldiyse yarın ayçiçeğinin, pirincin ve buğdayın başına da o gelecektir.
Gıda ve tarım sektöründe hızla tekelleşen emperyalist şirketler, el attıkları ülkelerde hem insanların sağılığını hem de iş alanlarını tehlikeye atarak ülkelerin kalkınmalarına büyük engeller koymaktadır. Bu girişimlerle birlikte bu ülkeler batılı emperyalist ülkelere bağımlı hale getirilirken bağımlı hale gelen ülkeler işsizlikle ve ekonomik sorunlarla mücadele etmek zorunda kalıyor.
AKP, tüm bu gerçekler ortadayken şimdide NBŞ üretiminin daha da artmasına neden olacak şeker fabrikalarının özelleştirilmesini gündeme getiriyor. Satılacak olan fabrikalar kapandığında fabrikaların bulunduğu bölgede işsizlik artacak, tarım ve hayvancılık ile geçimini sağlayan aileler zarar görecek, kentlerden köye dönüş ve kırsal kalkınma teşvik edilirken köyden kente göç daha da artacaktır.
Bu yüzdendir ki hem tarım sektörüne hem gıda sektörüne hem sağlığımıza hem de ekonomimize büyük darbeler vuracak olan bu özelleştirme planlarından vakit kaybetmeden vazgeçilmelidir. Özelleştirmenin sonu işsizliktir, ekonomik ve toplumsal çöküntüdür. Bu acı tecrübeleri daha fazla yaşamamak adına Cumhuriyetimizin değerleri olan kamu varlıklarımıza sahip çıkmalı ve geliştirerek işlevlerini artırmalıyız. Aksi halde özelleştirmelerin sonuçları daha da ağır olacaktır.
Kristal-İş Sendikası olarak, Şeker-İş Sendikası’nın ve üyesi şeker işçilerinin, çiftçilerin bu özelleştirmeye karşı verdiği mücadeleyi destekliyor, kendileriyle dayanışma içerisinde olduğumuzu ve olacağımızı belirtiyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
KRİSTAL-İŞ SENDİKASI GENEL MERKEZ YÖNETİM KURULU