Zafer Aydın, Birgün, 29.6.2014
Sermayenin çıkarları için her türlü “riski” göze alabilen AKP, memleketin Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde olmasına ve Soma katliamının yarattığı psikolojik iklime aldırmadan cam işçilerinin 20 Haziran 2014 günü başlayan grevini durdurdu. Şişecam’a ait 10 fabrikada 5800 işçinin başlattığı grev “milli güvenliği ve genel sağlığı” bozucu nitelikte bulunduğundan Bakanlar Kurulu kararıyla, 27 Haziran 2014’te 60 gün süreyle ertelendi. Bu, akla zarar gerekçelerle cam işçilerinin grevinin AKP tarafından üçüncü kez ertelenmesi… Çay bardağının, su bardağının, rakı bardağının, otomobil camının, pencere camının üretildiği fabrikalarda uygulanan grevin “milli güvenliği ve genel sağlığı” bozucu nitelikte bulunması sahiden çok komik, ama her seferinde aynı fıkraya gülmemizin beklenmesi komiklikten de öte, artık aptalca.
Erteleme değil yasaklama
Uyduruk, komik, aptalca artık ne denirse denilsin, sözüm ona gerekçelerle ortadan kaldırılan grev için ertelendi deniyor, ama aslında yasakladı demek, daha doğru. Çünkü, 60 günlük süreyle ertelenen grevde, sürenin sonunda işçilerin greve kaldıkları yerden devam etmesi mümkün değil. Sadece sendika Danıştay’a dava açıp, yürütmeyi durdurma kararı alırsa greve yeniden başlanabiliyor, aksi durumda greve yeniden başlamanın imkânı yok. Yasada yer alan 60 günlük süre ve erteleme ibareleri, işçinin grev hakkını yasaklamanın, hükümet eliyle ortadan kaldırmanın örtüsü. 12 Eylül’den miras bu yasa hükmü, AKP’nin çok sevdiği, vazgeçemediği, 2012 yılında Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nu yenilerken de koruduğu bir düzenleme. AKP, yasanın bu hükmüne dayanarak, pek çok grevi engellediği gibi, cam işçilerinin grevini de daha önce iki kez yasakladı.
AKP cam işçisiyle 2003’ten beri uğraşıyor
AKP’nin cam işçilerinin grevine ilk müdahalesi, 2003 yılında geldi. AKP, henüz işe yeni başlamış sayılırdı ve kuşkuları-kaygıları giderme, “ben bu düzene yabancı değilim” diye kendini kanıtlama peşindeydi. Kristal-İş Sendikası’nın Şişecam’a bağlı işyerlerinde 9 Aralık 2003 günü başlayacak grevini, daha başlamadan “milli güvenlik” gerekçesiyle erteleyerek, sermayeye gerekli mesajı verdi, “aslında biz aynı taraftayız.” Liberallerin gönlünü kazandı, piyasanın gelişmesinin önündeki engelleri bertaraf ediyoruz. Sendika Danıştay’a başvurarak, anti demokratik ve keyfi bu kararın ortadan kaldırılmasını ve yürütmenin durdurulmasını istedi. Danıştay, sendikanın talebini uygun görerek, 12 Ocak 2004 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı verdi. Danıştay kararıyla bir keyfilik, hukuk tanımazlık ortadan kalkmıştı. Cam işçisi büyük bir coşku, heyecan ve kararlılıkla 30 Ocak 2004 günü greve yeniden başladı. Ancak AKP, cam işçilerine grev yaptırmamak konusunda kararlıydı, keyfi ve yasakçı tutumunda ısrar ederek, grevi 14 Şubat günü, ikinci kez erteledi. AKP’nin yargı kararını bile hiçe sayarak ısrarla grev ertelemesi, notunu pekiyiden, yıldızlı pekiyiye yükseltti. AKP’nin neoliberalizmin emek karşıtı politikalarının iyi bir uygulayıcısı olacağı belli olmuştu. Güven duyulabilir, kredi açılabilirdi. AKP’nin bugünkü hukuk tanımaz tavrını dert edenlerin çoğu, o günlerde yargı kararına rağmen işçiye grev yaptırmama tavrını alkışlamakla meşguldü.
2003-2004’te cam işçilerinin grevlerini göze girme, kendini beğendirme kaygısıyla erteleyen AKP, 10 yıl aradan sonra rüştünü ispatlamış düzenin, rejimin sahibi, çalışma hayatına piyasanın ihtiyaçlarına göre biçim vermiş bir parti hüviyetiyle, cam işçilerinin grevini yeniden ortadan kaldırdı. Çünkü, cam işçilerinin grevi, paranın ve piyasanın hükümranlığını, dizginsiz bir biçimde temin etmek için saha temizliği yapanların, ummadıkları bir eylemdi. Yoksulluk sınırının altında çalışan işçiler, işverenin inayetine sığınmak yerine hakları için mücadeleye girişmişlerdi. Yol açıcı olabilir, esin kaynağı haline gelebilir, AKP eliyle grev kırıcılığı ve yasaklama yoluyla baskılanan grev hakkının kullanımına yeniden işlerlik kazandırabilirdi.
Dolaysıyla neoliberal politikaların başarısı için, işçilerin başta grev olmak üzere sendikal haklarının kullanılmasının engellenmesi üzerine kurulu denklem, bozulabilirdi. Ne kadar az ücret, ne kadar az hak, o kadar çok kâr üzerine kurulu liberal denklemin ömürlü olması için, cam grevi engellenmeliydi. Ayrıca muhafazakâr liberallerin “ne kadar çok yoksul o kadar çok himmet”, “Ne kadar çok himmet, o kadar çok destek(oy)” denklemi de aynı şekilde, grev hakkının ortadan kaldırılmasını gerektiriyordu. Ne hak dediler, ne hukuk, keyfi bir biçimde “gereğini” yaptılar.
Yandaş sendikalara birkaç eleştiri
AKP hükümeti ve sermaye gereğini bu kadar kolay yapabilmesi, cam grevinin sendikal harekette yeterince sahiplenilmemesinin de bir sonucu. Cam işçisinin grevi başarılı olursa bizim de yolumuz açılır diye bakmak yerine, başarılı olursa bizim de “başımız ağrıyacak”, “rahatımız kaçacak” diye bakan sendikal merkezler cam işçisinin ve Kristal-İş’in grevine sahip çıkmadılar. İşçilerin ücretlerinde ortaya çıkan erimelere rağmen toplu iş sözleşme taleplerini enflasyon artışına endekslemiş, toplu sözleşmeleri otomatiğe bağlamış sendikacılar, Kristal-İş’in enflasyonun üzerinde ücret artışını, iyileştirme talebini, işe giriş ücreti istemesini bir tür çıkıntılık olarak gördüler ve greve mesafe koydular. Cam grevi vesilesiyle bir kez daha gördük ki, ayrı ayrı yerlerde duranlar, sosyal ve siyasal süreçlere ayrı ayrı pencerelerden bakanlar emeğin haklarına karşı pozisyon almak söz konusu oldu mu hepsi aynı saftalar. Devleti, şirketi, basını hepsi bir anda yan yana geliyor. Hemen yanı başlarında da, grevci işçinin yanında durmak yerine, sendikacılığı hükümetin “getir-götür” işlerine dönüştürmüş sendikacılar var.
AKP, grevi yasaklayarak, oyunun belirlenmiş kurallarının dışına çıkma hamlesini bastırdığını düşünebilir, devleti arkasına alan Şişecam, cam işçisinin elini zayıflattığına sevinebilir ama kapanan sadece birinci perde, film bitmedi…
***
Şişecam’da grevin 50 yıllık geçmişi
Şişecam 1935’te kuruldu. İlk defa 1947’de sendikalı olan cam işçileri, 1965’ten bu yana Kristal-İş Sendikası’na üyeler.
Cam işçilerinin son 50 yıllık tarihinde 10 grev ve 4 büyük direniş var.
Bu grevlerden ilki 1966 yılında Paşabahçe’de yapıldı. Cam işçileri 1971 ve 1980 gibi kritik dönemlerin yanı sıra, 1989, 1991, 1995, 2001, 2003 ve 2004 yıllarında da greve çıktılar.
Dört büyük direniş
Cam işçisinin 4 büyük direnişi ise, sırasıyla 1991 ve 2002’de Paşabahçe’de, 2003’te Eskişehir’de ve 2012’de Topkapı’da gerçekleşti.
Demirel’den, Evren’e yasaklamalar
Cam işçisinin 1966’da gerçekleştirdiği ilk grev Süleyman Demirel tarafından yasaklandı; 1980’de gerçekleştirilen grev ise Kenan Evren tarafından… Cam işçisinin grevlerini en çok yasaklayan isim Recep Tayyip Erdoğan. Erdoğan yönetiminde, cam işçisinin grevleri 2003, 2004 ve 2014’te yasaklandı.
***
Şişecam işçisinin 1966 grevi sırasında İstanbullulara yazdığı mektup… Yaşadıkları ekonomik zorlukları, “Evde fazla eşya vardı kilim, mintan, iskemle gibi. Onları da satıyoruz” diyerek anlatan işçiler, direnişlerine “hemşehri”lerinden destek istiyor.
Mektup, “Birimizin derdi hepimizindir. 1966 yılında bunu anlamıyanlar başlarına gelince üzülmesinler” ifadesiyle bitiyor.