Bu yıl Dünya Barış Gününü daha büyük bir inançla karşılıyoruz.
Bugün önümüzde; ülkemizi de derinden etkileyen Suriye iç savaşı, ölenlerin yüzde yirmi beşinin çocuk olduğu Yemen iç savaşı, Afganistan’dan çekilen ABD’nin arkasında bıraktığı enkaz var. Yine sömürgeci güçlerin ticari yarışlarında körüklediği yerel çatışmalar, sömürgeci politikaların harap ettiği coğrafyalarda halkların döktükleri kan ve gözyaşı var.
Savaş, ekonomiden ve iktidardan kopuk değildir. Bu gerçeği en bariz biçimde Afganistan örneğinde görebiliriz; 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra cumhuriyetçi George W. Bush’un başlattığı Afganistan işgali; birçok etik ve evrensel gerekçeye dayandırıldı. Ancak 20 yıl sonra gördüğümüz üzere Afganistan halkı ve ABD halkı sadece kaybederken, ABD silah ve savunma sanayii yüzde dokuz yüzlere varan kar elde etti. ABD yarattığı enkazdan bu yıl geri çekildiğinde ise adeta patlamaya hazır bir bomba haline getirilmiş, yozlaşmış hükumeti ve işlevsiz kurumları pamuk ipliğine bağlı olan Afganistan, yeniden karanlığa gömüldü.
Bunun nedeni Afganistan’ın değişmeyecek, ilerlemeyecek, çatışmaya meyilli bir ülke olması değildir. Aksine, sömürgeci ülkelerin izlediği bağımlılaştırma ve istikrarsızlaştırma politikalarıdır. Ortadoğu’da yoksulluk ve yoksunluk, son iki yüz yıldır devam eden sömürge politikalarının, petrol şirketlerinin, silah satıcılarının stratejilerinin sonucudur. Antik zamanlara dayandırılan bölünmeler, çatışmalar, mezhepçilik; emperyalist devletlerin istikrarsızlığa itmek istediği bölgelerde bilinçli olarak güttükleri politikaların ürünüdür.
Tüm bunlar, Batının emperyalist merkezinde olmayan, yıkılan bir imparatorluğun ardından kurulmuş ulus devletle küresel sistemde yer edinmeye çalışan, ancak yüz yıldır siyasi kargaşa ve kurumsal zayıflıkla boğuşmuş Türkiye için büyük bir ders niteliğinde olmalıdır. Ülkemizde güdülen Batı özentisi sömürgeci emeller, kutsanan sınır-ötesi çıkarlar, din ve milliyetçilikle harmanlanmış savaş çağrıları son yıllarda tavan yapmıştır. Bunlar küçük çıkar gruplarını beslemekten ve emperyalist planların yan sanayiini yaratmaktan başka bir sonuca varmayacaktır. Türkiye’nin halkına, kadınına, çocuğuna, işçisine, köylüsüne, öğrencisine savaşın bir faydası olmaz, olmayacaktır.
Propaganda makinesinin tüm gürültüsüne rağmen savaşın hiçbir zaman kitlelerin çıkarına hizmet etmeyeceğini hatırlamak elzemdir. Savaş, arkasında yıkımdan başka bir şey bırakmaz; savaşmak ve ölmek değil, yaşamak ve yaşatmak onurludur.
Barışta ısrar etmek güçsüzlük değil, gücün kendisidir.
Üyelerimizin, halkımızın ve tüm dünyanın 1 Eylül Dünya Barış Günü kutlu olsun!
KRİSTAL-İŞ SENDİKASI GENEL MERKEZ YÖNETİM KURULU