ÇOCUK
Adı üstünde çocuk, elini sobaya değdirir eli yanar, ağlar, çocukluk dersin, üflersin, belki anlamaz ama garip bir şekilde susar, geçtiğine inanırsın. Adı üstünde çocuk yemek yerken sofrayı devirir, masayı devirir, her şeyi bir anda yerle bir eder, oyun zannetmiştir aslında! Kızarsın, gülersin çocuk dersin geçersin. Adı üstünde çocuk, evi süpürürken, süpürgenin düğmesini kapatır, işini aksatır çocuk dersin. Adı üstünde çocuk. Oyun oynamaya gider saatlerce gelmez merak edersin. Arar bulursun bağırırsın, üzeri battı diye kızarsın, biraz alınır sonra çocuk der unutur, gülüp geçersin.
Adı üstünde çocuk. O mutludur. Her yeni günde yeni bir renk kattığı için hayatına. O huzurludur. Arkadaş tanımını anlamaya başladığı için. Daha özgüvenli hisseder kendini, arkadaşlarınla olduğu için. Her yeni günde, her yeni oyunda, okuduğu kitapta, dinlediği öğretmeninde, tanıdığı yeni arkadaşında bir şeyler bulur kendine. Öğrenir, eğilir, doğrulur, düşe kalka doğruyu bulur. Kültürü oluşur, değerleri tanır, kimliğini bulur, kişiliği oluşur. Adı üstünde o bir çocuk, gencecik bir fidan.
O bilmez dişliyi, çarkı. O bilmez yağı, baklayı, zinciri. O iki dişlinin arasında ellerinin ezileceğini, kırılacağını, kopacağını bilemez, bir anlık heyecanını kontrol edemez, riskleri göremez. O nasırlı eller, güneş yanığı tenler yakışmaz çocuğa. Elindeki yağ, pas lekesi, dikiş izi yakışmaz. O çocuktur daha adı üstünde çocuk, gencecik bir fidan.
O çocuktur daha. Oynamalı, gülmeli, eğlenmeli, okumalı, yazmalı, eğitim almalı, resim yapmalı, hayatını hür yaşamalı. Çünkü O bir daha çocuk olmayacak. O günü, o anı bir daha yaşamayacak. O anlarını çalmaya, gasp etmeye hakkımız yok, hakkımız da olmamalı.
Onların kazandığı paraya, vereceği katkıya ihtiyacımız yok. Onların hak ettiği yer ve zamanda, hak ettiği şekilde yaşamalarını temin etmek biz yetişkinlerin sorumluluğudur, bizlerin onlara borcudur. Çocuğun yeri okuludur, oyun bahçesi, sokakta arkadaşlarının yanıdır. Asla bir sanayi tezgâhı, Pazar tezgâhı, makine başı veya farklı bir iş başı değildir.
Yetişkin nüfusta bile oldukça fazla işsizlik oranı olmasına rağmen ucuz işçilik olarak görülen çocuklara ağır iş yüklerinin omuzlarına vurulması ne insanidir ne de vicdani. Lakin hala dünyada Dünya Çalışma Örgütü ( ILO ) verilerine göre 168 milyon çocuk, işçi konumundadır. Bu rakam Türkiye’de ise 1 milyon civarındadır. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin yayınladığı rapora göre ise son üç buçuk yılda en az 194 çocuk işçi yaşamını yitirmiştir. Bu rakamın 2016 yılı ilk beş ayında ise en az 18 olduğu belirtilmektedir. 18 genç fidan.
Artık onlara kızamayız, yaptıklarına çocukluk deyip, gülüp geçemeyiz. Ellerinden tutamayız, Onları koklayıp sevemeyiz. Onlar artık yitip gitmiştir. 18 genç 18 fidan.
Bu konuda Kristal İş Sendikası olarak üzerimize düşen sorumluluğun farkındayız ve üzerimize düşeni yapmaya gayret ediyoruz. Onların sadece 12 Haziranda değil yılın tüm günlerinde emeğimizin göz nuru olarak görüyoruz.. Diğer Sivil Toplum Örgütleri ve Kuruluşlara da çağrımız çocuk işçiliğine karşı el birliği ile mücadeledir. Unutmamalıyız ki Onlar bizim yarınlarımız, Onlar bizim gelecek nesillerimiz. Sizce HANGİSİ olmalı?
KRİSTAL İŞ SENDİKASI GENEL MERKEZ YÖNETİM KURULU