Kristal-İş Sendikası Grev Kılavuzu 2014
Hazırlayan: Can Şafak
1- GREVİN BAŞLAMASI
Greve katılan işçiler ile lokavta maruz kalan isçiler işyerinden ayrılmak zorundadır. 2822 sayılı kanunun 38. Maddesindeki, greve katılan veya lokavta maruz kalan işçilerin, “işyeri önünde topluluk teşkil etmelerini” yasaklayan hüküm kaldırılmıştır ve bu durumda böyle bir yasaktan söz edilemeyecektir. Buna karşılık aynı kanun, “Greve katıldıkları veya lokavta maruz kaldıkları hâlde, grev veya lokavtın uygulandığı işyerlerinden ayrılmayanlar ile isçileri bu eylemlere zorlayan veya teşvik edenler fiilleri daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde yediyüz Türk Lirası” para cezası öngörmektedir. (6356/78-h)
2822 sayılı Kanunun 48. Maddesinin 3. ve 4. Fıkralarında yer alan, “Bu işyerinde grev vardır” ibaresi dışında grev yapılan işyeri ve çevresine afiş, pankart gibi ilan vasıtaları asmayı veya yazılar yazmayı yasaklayan hüküm ve işyeri ve çevresine grevciler veya grev gözcüleri için işçiler veya sendika tarafından kulübe, baraka ve çadır gibi barınma vasıtaları kurulmasını yasaklayan hüküm yeni yasada yer almamaktadır.
İşçiler greve katılıp katılmamakta serbesttir. Greve katılan işçiler ile lokavta maruz kalan isçiler işyerinden ayrılmak zorundadır. Greve katılmayan veya katılmaktan vazgeçenlerin işyerinde çalışmaları hiç bir şekilde engellenemez. Ancak, işveren bu isçileri çalıştırıp çalıştırmamakta serbesttir. Greve katılan veya lokavta maruz kalan isçilerin işyerine giriş çıkısı engellemeleri yasaktır. (6356/64-1 ve 2) Bu kural Anayasa tarafından da ifade edilmektedir. (Anayasa m. 54/son)
2- GREV VE LOKAVTA KATILAMAYACAK İŞÇİLER
Soru: Kimler greve katılamazlar?
Hiçbir surette üretim veya satışa yönelik olmamak kaydıyla, niteliği bakımından sürekli olmasında teknik zorunluluk bulunan işlerde faaliyetin devamlılığını veya işyeri güvenliğini, makine ve demirbaş eşyalarının, gereçlerinin, hammadde, yarı mamul ve mamul maddelerin bozulmamasını ya da hayvan ve bitkilerin korunmasını sağlayacak sayıda isçi, kanuni grev ve lokavt sırasında çalışmak, işveren de bunları çalıştırmak zorundadır. (6356/65-1)
Soru: Grev ve lokavt dışında kalacak işçi kadrosu nasıl belirlenir?
Grev ve lokavt dışında kalacak isçilerin niteliği, sayısı ve yedekleri, işveren veya işveren vekili tarafından toplu görüşmenin başlamasından itibaren altı işgünü içinde işyerinde yazı ile ilan edilir ve bu ilanın bir örneği taraf isçi sendikasına tebliğ edilir. Bu tebliğden itibaren altı işgünü içinde isçi sendikası mahkemeye itirazda bulunmazsa ilan hükümleri kesinleşir. İtiraz halinde mahkeme altı işgünü içinde kesin olarak karar verir.
Grev ve lokavta katılamayacak isçiler her ne sebeple olursa olsun kanuni süre içinde tespit edilmemiş ise işveren veya isçi sendikası çalışacak isçi sayısının tespitini süre geçtikten sonra da görevli makamdan isteyebilir. Görevli makam bu tespiti en kısa zamanda yaparak taraflara tebliğ eder. Gerekli hallerde görevli makam resen tespitte bulunabilir. Görevli makamın tespitine karşı taraflardan her biri mahkemeye altı işgünü içinde itiraz edebilir. Mahkeme altı işgünü içinde kesin olarak karar verir. (6356/65-2, 3 ve 4)
Soru: Grev ve lokavt dışında kalacak işçiler ismen nasıl belirlenir?
Grev ve lokavtın uygulanacağı dönemde hangi isçilerin işyerinde çalışmaya devam edecekleri görevli makamca grev ve lokavt kararının bildirilmesinden itibaren üç işgünü içinde resen tespit edilerek ilgili işverene ve isçilere yazı ile bildirilir. O işyerinde çalışan ve toplu görüşmede taraf olan isçi sendikası ve şubesinin yöneticileri bu hükme tâbi tutulamaz. İşveren, grev ve lokavta katılamayacak isçilerden herhangi bir nedenle çalışmayanların yerine görevli makamın yazılı izni ile yeni isçi alabilir. (6356/65-4 ve 5
Soru: Grev ve lokavt dışında kalacak işçiler greve katılırlarsa haklarında nasıl bir işlem yapılabilir?
2822 sayılı Kanun’daki, bu işçilerden geçerli bir özrü olmaksızın çalışmayanlar için öngörülen, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası (2822/77-2) yeni yasada yer almamaktadır. Bu durumda genel hükümlere göre uygulama söz konusu olacak ve bu işçilerin iş akitleri işveren tarafından haklı nedenle bildirimsiz ve tazminatsız bozulabilecektir
Soru: Grev kırıcıları toplu iş sözleşmesinden yararlanabilirler mi?
Grev sonunda yapılan toplu is sözleşmesinden, 65′inci maddeye göre zorunlu olarak çalışanlar dışında işyerinde çalışmış olanlar aksine hüküm bulunmadıkça yararlanamaz. (6356/39-8) Bu düzenleme karşısında greve katılmayarak işyerinde çalışan grev kırıcısı işçilerin toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmeleri için mutlaka toplu iş sözleşmesine bu yönde açık hüküm konulmuş olması gerekmektedir.
Soru: Kanun gereği grev ve lokavt dışında kalan işçiler toplu iş sözleşmesinden yararlanabilirler mi?
Grev sonunda yapılan toplu is sözleşmesinden, 65′inci maddeye göre zorunlu olarak çalışanlar dışında işyerinde çalışmış olanlar aksine hüküm bulunmadıkça yararlanamaz. (6356/39-8) Böylece bu hükümle, 65. Maddeye göre grev ve lokavta katılamayan işçilerin, grev sonunda bağıtlanan toplu iş sözleşmesinden yararlanacakları açıkça düzenlemiş olmaktadır
Soru: Özel güvenlik personeli greve katılabilir mi?
5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun kapsamındaki özel güvenlik personeli, anılan Kanun gereğince “greve katılamaz.” (5188/17) Aynı şekilde 5188 sayılı Kanun kapsamındaki “özel güvenlik görevlileri lokavt dolayısıyla işten uzaklaştırılamaz.” (5188/18) Grev yasağına uymayan özel güvenlik görevlisine idarî para cezası verilir ve bu kişilerin çalışma izni iptal edilir. Bu kişiler bir daha özel güvenlik görevlisi olamazlar. (5188/20-c)
3- GREVİN İŞ SÖZLEŞMESİNE ETKİLERİ
Soru: Grev ve lokavt süresince iş sözleşmesinin askıda kalması ne ifade etmektedir?
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu (STİSK); “Kanuni greve katılan, greve katılmayan veya katılmaktan vazgeçip de grev nedeniyle çalıştırılamayan ve kanuni lokavta maruz kalan isçilerin is sözleşmeleri grev ve lokavt süresince askıda kalır” kuralına yer vermektedir. (6356/67-1) Buna göre grev ve lokavt süresince işçi çalışmak edimini yerine getirmek zorunda olmadığı gibi, işveren de bu süre içinde ücret ödeme borcundan kurtulmaktadır. Bu konuda asıl ücret için öngörülen esaslar ücret ekleri için de söz konusudur. Bu noktada 6356 sayılı Kanun, 2822 sayılı Kanunda öngörülen düzenlemeye esasta bağlı kalmıştır ve 2822 sayılı kanun dönemindeki yargı içtihadı yeni dönem için de geçerli olacaktır.
Yargıtay Kararı: Grev süresince hizmet akitlerinden doğan hak ve borçlarin askida kalacaği kabul edilmiştir. Greve katilan işçiler için işverenin ücreti ve yasada öngörülen ayrintilar dişinda diğer haklari ödeme yükümlülüğü yoktur. (Yargıtay HUKUK GENEL KURULU 27.10,1982 tarih ve E.1982 / 634 K.1982 / 849)
DAVA: Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kocaeli 2. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 24.11.1981 gün ve 121-263 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 19.2.1982 gün ve 1982/1114 E. 1828 K. sayılı ilamıyla; (…) 275 sayılı Yasanın 27. maddesinde grev süresinde hizmet akitlerinden doğan hak ve borçların askıda kalacağı kabul edilmiştir. Greve katılan işçiler için işverenin ücret ve yasada öngörülen ayrıntılar dışında diğer hakları ödeme yükümlülüğü yoktur. Bunun sonucu olarak davacının işyerinde uygulanan grev dönemine ait ücret haklarını istemesine olanak bulunmadığı halde, bu durum nazara alınmadan sözü edilen devreye ait ücret ve hakların hüküm altına alınması yasaya aykırıdır… gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına dosyadaki kâğıtlara bozma kararında gösterilen gerektirici nedenlere ve hükmüne uyulan ilk bozmanın kapsam ve niteliğine göre, ortada usuli kazanılmış hak da söz konusu olmadığından, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 27.10.1982 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Soru: Grev süresince işçi ücret talep edebilir mi?
Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu (TSGLK); “Grev ve lokavt süresince iş sözleşmeleri askıda kalan isçilere bu dönem için işverence ücret ve sosyal yardımlar ödenemez, bu süre kıdem tazminatı hesabında dikkate alınmaz. Toplu is sözleşmelerine ve is sözleşmelerine bunların aksine hüküm konulamaz.” (6356/67-3) hükmüne yer vererek grev ve lokavt süresince ücret ödenmemesine ilişkin esasa emredici bir nitelik kazandırmıştır.
Soru: Sosyal yardımlar grev ve lokavttan nasıl etkilenir?
Grev sırasında henüz tahakkuk etmemiş sosyal yardımlar yönünden, grev ve lokavtın etkisi, bu sosyal yardımların niteliği ve amacı göz önünde tutularak ele alınmalıdır. Fiili bir çalışma karşılığı olarak verilen ikramiye veya prim gibi kalemlerden, bunların ait olduğu dönemde işçinin grev veya lokavt nedeniyle çalışmadığı sürenin, orantılı olarak indirilmesi gerekecektir. Öte yandan, toplu iş sözleşmesindeki tarihe bağlı sosyal yardımlar grev ve lokavt süresine rastlıyorsa, bu sosyal yardımların ödenmeyeceğini hükme bağlayan yargı kararları vardır. Sözgelimi, yakacak yardımı, bayram parası vb. ödemelerin yapılacağı tarihlerden önce grev başlamış ve bu tarihlerde de sürüyorsa, bu yardımların toplu sözleşmede belirtilen tarihlerde ödenmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.
Ancak yakacak yardımı, bayram parası vb. sosyal yardımlar ücret niteliğinde olduklarından ve bir yıllık süre için öngörüldüklerinden grev sonunda grevdeki süre düşülerek kıstelyevm olarak ödeneceklerdir. İş sözleşmesinin bu tarihten önce feshi durumunda da bu yardımlar –bir yıllık süre için öngörülmüş olduklarından- kıstelyevm olarak ödenecektir.
Yargıtay kararı: Toplu iş sözleşmesinde her sözleşme yılı için ağustos ayı içerisinde ödenmek üzere yakacak yardımı öngörüldüğüne göre, hizmet akdinin feshi sırasında davalıya, ilişkin bulunduğu yılın çalıştığı süreyle orantılı olmak üzere yakacak yardımı hesap edilip ödenmesi gerekir. (Yargıtay 9. HD. 23.05.1991 tarih ve E. 1991/8108, K. 1991/8822; Yargıtay 9. HD. 19.12.1995 tarih ve E. 1995/21183, K. 1995/35936)
Soru: İşveren grev tarihine kadar işleyen işçi ücretlerini ne zaman ve nasıl ödeyecektir?
İşveren işçinin grevin başladığı tarihe kadar işlemiş olan ücretlerini normal ödeme zamanında ödemekle yükümlüdür. Nitekim 6356 sayılı STİSK; “İşveren, grev ve lokavt nedeniyle is sözleşmeleri askıda kalan isçilerin grev veya lokavtın başlamasından önce isleyen ücretlerini ve eklerini olağan ödeme gününde ödemek zorundadır. Ödemeyi yapacak personel de bunun için çalışmakla yükümlüdür” hükmüne yer vermektedir. (6356/67-2) Buna göre bir işyerinde işçi ücretleri, sözgelimi ayın 5. günü ödeniyorsa, grev veya lokavtın başlamasının izleyen ilk ayın 5. gününde grev veya lokavtın başladığı tarihe kadar birikmiş olan işçi ücretleri ödenecektir. Ödemeyi yapacak olan personel çalışmakla yükümlüdür. STİSK; “Aksi hâlde 65′inci maddenin besinci fıkrası hükmü uygulanır” kuralına yer vererek bu hususu hiçbir tartışmaya yer vermeyecek biçimde hüküm altına almaktadır. Buna göre, ödemeyi yapan personelin çalışmaması durumunda, işveren bunların yerine görevli makamın yazılı izni ile yeni işçi alabilecektir. Yasadaki düzenleme karşısında, ödemenin yapılacağı yer işyeridir.
Soru: Greve katılan işçi hafta tatili ücretine hak kazanabilir mi?
4857 sayılı İş Kanunu, “bu Kanun kapsamına giren işyerlerinde, işçilere tatil gününden önce 63 üncü maddeye göre belirlenen iş günlerinde çalışmış olmaları koşulu ile yedi günlük bir zaman dilimi içinde kesintisiz en az yirmidört saat dinlenme (hafta tatili) verilir.” Hükmüne yer vermektedir. (4857/46-1) Grevci işçi, hafta tatili ücretine hak kazanabilmek açısından “altı işgünü çalışmış olmak” koşulunun gerçekleşmemesi ve grev süresinin çalışılmış günler gibi bu koşulun gerçekleşmesi açısından hesaba katılmaması nedeniyle hafta tatili ücretinden yararlanamaz.
Soru: Grev ve lokavt yıllık ücretli izin hakkını nasıl etkiler?
Yıllık ücretli izin hakkının doğumu açısından “bir yıl çalışmış olmak” koşulunun gerçekleşmesinde, grev süresi çalışılmış gibi sayılan süreler arasında yer almadığından (4857/55) hesaba katılmayacaktır. Buna göre yıllık ücretli izin hakkının doğumu, grev ve lokavt süresi kadar gecikecektir. Sözgelimi grevin 2 ay sürmesi, işçilerin yıllık izin haklarının doğumunu 2 ay erteleyecektir.
Soru: Greve katılan işçi Ulusal Bayram ve genel tatil ücretlerini isteyebilir mi?
Greve katılan işçinin, grev süresine rastlayan ulusal bayram ve genel tatil günlerinde, tatil nedeniyle değil, grev nedeniyle çalışmadığı için, bu günlere ait ücretlerini isteyemeyeceği genel olarak kabul edilmektedir.
Soru: Greve katılan işçinin sosyal sigorta primleri ödenir mi?
Grev veya lokavt süresince çalışma durmakta ve işçiye herhangi bir ücret ödemesi yapılmamaktadır. Sigorta primleri ancak tahakkuk eden istihkaktan alınabileceğinden, bu dönem içinde işverence sigortaya herhangi bir prim ödemesi söz konusu olmamaktadır. Aynı şekilde, işçiye bir ücret tahakkuku yapılmadığından, primlerin işçinin payına düşen miktarının da kesilip ödenmesi mümkün değildir.
Soru: Greve katılan işçi sosyal sigorta haklarından yararlanabilir mi?
2822 sayılı TSGLK; “Grev ve lokavt süresince isçiler, sigorta yardımlarından 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun ilgili hükümlerine göre yararlanır” hükmüne yer vermektedir. (6356/66-3) Bu hüküm karşısında grevci işçinin hastalanması durumunda hastalık sigortasından yararlanabileceği açıktır.
Soru: Grev ve lokavt süresi kıdem tazminatı hakkını nasıl etkiler?
2822 sayılı Kanunun açık düzenlemesi karşısında, grev ve lokavt süresi, kıdem tazminatının hesabında dikkate alınmaz. (6356/67-3) Bu emredici bir hüküm olduğundan aksi iş ya da toplu iş sözleşmeleriyle de kararlaştırılamaz.
Yargıtay Kararları: Yasal grev durumunda olduğu gibi, yasal lokavt durumunda da hizmet akitlerinden doğan haklar, grev ve lokavtin sona ermesine kadar askıda kalır. Hizmet akitlerinin askıya alındığı süreler kural olarak kıdem tazminatının hesabında kıdem süresine katılmazlar. (Yargıtay 9. hd., 30.04.1982 tarih ve e.1982 / 3788 k.1982 / 4395) Kıdem tazminatı hesaplanırken ücretsiz izin sürelerinin ve grevde geçen sürelerin dikkate alınmaması gerekir. (Yargıtay 9. HD., 09.07.1998 tarih ve E.1998 / 10127 K.1998 / 12388
Soru: Greve katılan işçinin iş sözleşmesi işverence feshedilebilir mi?
“Kanuni bir grev kararının alınmasına katılma, teşvik etme, greve katılma veya greve katılmaya teşvik etme nedeniyle bir isçinin is sözleşmesi feshedilemez.” (6356/66-2) Buna karşılık İş Kanunu hükümleri gereğince, grev süresi içinde de işveren fesih bildiriminde bulunabilir. Ancak 4857 sayılı İş Kanunu gereğince ancak “geçerli bir neden” varsa işveren bildirimli fesih yoluna gidebilecektir. Bu durumda da bildirim öneli, iş sözleşmesinin askıda olduğu grev veya lokavt süresince işlemeyecektir. İşveren grevden veya lokavttan önce bildirim öneli vermişse, bu önel grev veya lokavt süresi içinde kesilecek, grev ve lokavtın sona ermesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır. Grev veya lokavt sürerken bildirimde bulunmuşsa, bildirim bu dönem içinde işlemeyecektir. Bildirim öneli yine grev veya lokavtın bitiminden itibaren işlemeye başlayacaktır. 4857 sayılı Kanunun yayımlanmasından önceki döneme ilişkin olarak Yargıtay’ın görüşü; “grev sırasından hizmet sözleşmesinin askıda bulunduğu süre içinde fesih bildirimi önellerinin işlemeyeceğine ve feshin grevin sonuna kadar duracağı” yönündedir. (Yargıtay 9 HD., 08.07.1977 tarih ve E.77/8389, K.77-10606) “Grev süresince fesih bildirimi önelleri işlemez ve fesih işlemi grevin sonuna kadar durur.” (Yarg. 9.HD. 8.7.1977, E.77/8389, K.77/10606; Yarg. 9.HD. 24.4.1978, E.78/5535, K.78/6756) Greve katılman hiç kuşku yok ki 4857 sayılı İş Kanunu açısından “geçerli bir fesih nedeni” değildir ve işçinin kanuni bir greve katılmış olması işverene iş sözleşmesini geçerli bir nedene dayanarak fesih hakkı vermez. Haklı Nedenle Fesih: Greve katılmak iş sözleşmesinin feshi için haklı bir neden değildir. Ancak başka haklı nedenler söz konusu olduğunda, (İş Kanununun 25/II. Maddesinde sayılan nedenlerden biri) işveren açısından haklı fesih nedeni doğar. Geçici İşçilerin İş Akitlerinin Feshi: Belirli süreli iş sözleşmesiyle çalışan geçici işçilerin durumunu grev etkilemeyecektir. Eğer belirli süreli sözleşmenin süresi grev içinde sona ermişse, sözleşme ortadan kalkar. Belirli süreli iş sözleşmesinin sona ermesi için grevin bitmesinin beklenmesi gerekmemektedir.
4- GREVİN YÜRÜTÜLMESİ
Soru: Greve katılan işçi bir başka işte çalışabilir mi?
Kanuni bir grev ve lokavt dolayısıyla is sözleşmeleri askıda kalan isçiler, grev veya lokavt süresince başka bir işverenin yanında çalışamaz. Aksi halde isçinin is sözleşmesi işverence haklı nedenle feshedilebilir. (6356/68-3) STİSK’nun bu açık hükmü karşısında, greve katılan işçiler bir başka işte çalışamayacakları gibi, seyyar satıcılık vb. işleri de yapamayacaklardır. 6356 sayılı Kanun 2822 sayılı kanunda olmayan bir istisna getirmektedir. Buna göre, “… Kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan isçiler, kanuni haftalık çalışma süresini tamamlayacak süreyi aşmamak üzere başka bir işverenin işyerinde çalışabilir.” (6356/68-3)
Soru: İşveren grev süresinde başka işçi çalıştırabilir mi?
İşveren, kanuni bir grev veya lokavt süresince, 67′nci madde hükmü gereğince iş sözleşmeleri askıda kalan isçilerin yerine, sürekli ya da geçici olarak başka isçi alamaz veya başkalarını çalıştıramaz. Ancak greve katılamayacak ve lokavta maruz bırakılamayacak isçilerden, ölen, kendi isteği ile ayrılan veya iş sözleşmesi işveren tarafından haklı nedenle feshedilenlerin yerine yeni isçi alınabilir. (6356/68-1) Bu düzenleme karşısında işveren greve katılan işçilerin yerine işçi alıp çalıştıramayacağı gibi, işçi niteliğinde olmayan kişileri, sözgelimi aile üyelerini de çalıştıramayacaktır. Öte yandan, greve katılmayan ya da katılmaktan vazgeçen işçileri de işveren, ancak kendi işlerinde çalıştırabilecektir. (6356/68-2) Bunlara greve katılan işçilerin işlerini yaptıramaz.
İşverenin bu yasağa aykırı hareketi, taraf sendikanın yazılı başvurusu hâlinde görevli makamca denetlenir. İşverenin bu yasağa aykırı davranması, 6356 sayılı Kanunda para cezası yaptırımına bağlanmıştır. “68′inci madde hükmüne aykırı olarak grev yapan isçilerin yerine işçi çalıştıran işveren veya işveren vekili, aldığı her bir isçiyle ilgili olarak binbeşyüz Türk Lirası,” idari para cezasıyla cezalandırılacaktır. (6356/78-i) 2822 sayılı Kanunda işveren ve işveren vekili yanında “işvereni söz konusu hükme aykırı hareket etmeye zorlayan veya teşvik eden veya bu yolda propagandada bulunanlar” da ceza kapsamındaydı ve söz konusu ceza “ağır para cezası” olarak düzenlenmekteydi. (2822/78-3)
Soru: Greve katılmayan işçilerin çalışmaları engellenebilir mi?
T.C. Anayasası, greve katılmayanların işyerindeki çalışmalarının greve katılanlar tarafından hiçbir şekilde engellenemeyeceğini hüküm alına almıştır. (Anayasa 54/son) 6356 sayılı Kanunda da, “Greve katılmayan veya katılmaktan vazgeçenlerin işyerinde çalışmaları hiç bir şekilde engellenemez. Greve katılan veya lokavta maruz kalan isçilerin işyerine giriş çıkısı engellemeleri yasaktır.” (6356/64-1 ve 2) 2822 sayılı Kanundaki hükme paralel olan bu düzenleme karşısında daha önceki yargı içtihadı geçerliliğini korumaktadır.
Yargıtay Kararı: İşyerinde grev uygulaması yapılan işveren, greve katılmayan bir kısım işçiler varsa, bunları çalıştırıp çalıştırmamakta serbesttir. greve katılan işçiler bunların çalışmalarına engel olamazlar. (Yargıtay 9. HD., 15.12.1966 tarih ve E.1966/12273, K.1966/11611)
Soru: İşveren grev sırasında stokları işyeri dışına çıkarabilir mi?
6356 sayılı STİSK uyarınca, “Grev başlamadan önce üretilen ürünlerin satılmasına ve işyeri dışına çıkarılmasına engel olunamaz. Greve katılmayıp çalışan isçilerin ürettiği ürünlerin satılmasına ve işyeri dışına çıkarılmasına, işyeri için gerekli maddelerin, araç ve gereçlerin işyerine sokulmasına engel olunamaz. Bu fıkraya göre işlerin görülmesinde 68′inci madde hükümleri uygulanır.” (6356/64-3 ve 4)
2822 sayılı Kanunun 27/5/1988 tarih ve 3451 sayılı Kanunla değişik 38. maddesinde; çalışan işçilerin ürettiği ürünlerin satılmasına ve işyeri için lüzumlu maddelerin, araç ve gereçlerin işyerine sokulmasına engel olunamaz.” hükmü yer almaktaydı. (2822/38-I) 1988 yılında yapılan söz konusu değişiklikle, “her türlü stokların” işyerinden çıkarılmasını engel olunamayacağına ilişkin düzenleme kaldırılmıştı. Yeni düzenleme ile de grevden önce üretilen ürünlerin satılmasına ve işyeri dışına çıkarılmasına engel olunamayacağına hükmedilerek grevin etki alanı daha da daraltılmıştır.
2822 sayılı Kanunun uygulanması döneminde Yargıtay, öncelikle greve katılan işçilerle katılmayan veya katılmaktan vazgeçen işçilerin belirlenmesi, daha sonra greve katılmayan veya katılmaktan vazgeçen işçilerin grevden önce ürettikleri malların gerekirse bilirkişi aracılığı ile saptanması ve sadece greve katılmayan veya katılmaktan vazgeçen işçilerin ürettiği malların işyeri dışına çıkarılabileceği görüşünü kabul etmekteydi. Buna göre, greve katılan işçilerin üretmiş oldukları stokların işyeri dışına çıkarılması mümkün değildir. 6356 sayılı Kanunla yapılan yeni düzenleme doktrinde kimi tereddütlere de neden olan Yargıtay’ın bu kararına/görüşüne paralellik taşımaktadır.
Greve katılan işçilerle, katılmayan veya vazgeçen işcilerin öncelikle belirlenmesi, katılmayan işçilerin grevden önce ürettikleri malların saptanması, greve katılan ve katılmayan işçilerin oranlarına göre belirlenmesi yoluna gidilmesi, böylece greve katılmayan işçilerin ürettikleri malların işyeri dışına çıkarılabileceğinin tesbiti gerekir.
(Yargıtay 9 HD., 26.12.1994 tarih ve 1994/18347, K.1994/18558)
DAVA: (A)…. Metal Sanayi ve Ticaret A.Ş. adına Avukat N. ile (B) O Sendikası adına Avukat E. aralarındaki dava hakkında, (Kocaeli 1. İş Mahkemesi)nden verilen 22.6.1992 günlü ve 240/189 sayılı hüküm davalı avukatınca emyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili; müvekkili şirketle davalı sendika arasındaki toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığı için sendikaca grev uygulamasına geçildiğini, işyerinde tahmil-tahliye işlerinin taşeron bir firma tarafından yapılmakta olduğunu, müvekkili şirketin önceden ürettiği ve stoklarında mevcut malların daha evvel satılmasına rağmen bu malların çıkarılmasının ve sevkinin sendika tarafından engellendiğini, sendikanın bu eyleminin 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’nun 25 ve 38/3. maddelerine aykırı olduğunu ileri sürerek uygulanmakta olan grevin Kanun dışı olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir. Davalı Sendika; 2822 sayılı Kanunun 3451 sayılı Yasa ile değişik 38. maddesinin son fıkrasının açık hükmü karşısında, grevden önce oluşan stokların işyerinden çıkarılması olanağı bulunmadığını, grev uygulamasından bir gün önceki tarihi taşıyan faturalarla yapılan satışların muvazaaya dayandığını, davanın haksız ve dayanaksız olduğunu savunmuştur. Yapılan yargılama sonunda mahkemece; grevden önce üretilen ve satılan malların alıcısına teslim edilmesine işverenin hakkı bulunduğunun tespitine, sendikanın ve işçilerin karar ve eylemlerinin yasa dışı grevin unsurlarını oluşturmadığından bu davranışın yasa dışı olduğuna dair tespit isteğinin reddine karar verilmiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki; her ne kadar dava dilekçesinde “uygulanmakta olan grevin Kanun dışı bulunduğunun tespitinden söz edilmişse de; davacının asıl amacının, grevden önce üretilen malları dışarıya çıkartmak ve alıcısına teslim etmek olup, sendikanın stok malların dışarıya çıkarılmasına engel teşkil eden eyleminin durdurulmasıdır. Bu nedenle; mahkemece, davanın yasal dayanağı olarak 2822 sayılı Yasanın 38. maddesi olduğunun kabulü doğrudur. Sorunun çözüme kavuşturulabilmesi için, söz konusu 38. maddenin son fıkrasının anlam ve kapsamının, önceki ve bu günkü metinlerinin karşılaştırılarak incelenmesinde yarar vardır. Anılan fıkranın, 28.5.1988 günlü, 3451 sayılı Kanunla değiştirilmesinden önceki metni şöyleydi: “Çalışan işçilerin ürettiği ürünlerle her türlü stokların işveren tarafından işyerinden dışarı çıkarılmasına, satılmasına ve işyeri için lüzumlu maddelerin, araç ve gereçlerin işyerine sokulmasına engel olunamaz. Bu işlerin görülmesinde de 43. madde hükümlerine uyulması şarttır”. “3451 sayılı Yasa ile değişik metin ise şöyledir:” “Çalışan işçilerin ürettiği ürünlerle her türlü stokların işveren tarafından işyerinden dışarı çıkarılmasına, satılmasına ve işyeri için lüzumlu maddelerin araç ve gereçlerin işyerine sokulmasına engel olunamaz. Bu işlerin görülmesinde de 43. madde hükümlerine uyulması şarttır”. Görüldüğü gibi; bir işyerinde grevin uygulanması sırasında çalışan işçilerin ürettiği ürünlerin tümünün işyeri dışına çıkarılabilmesi olanağı, önceki dönemde de, bu gün de mevcuttur. Ancak; 1988 yılında yapılan değişiklikle “her türlü stokların” sözcükleri fıkra metninden çıkarılmak suretiyle kapsamı daraltılmıştır. Bu yeni düzenleme göz önünde tutularak, grevin uygulanmasından önce üretilmiş olan mallar açısından bir ayırım yapmak zorunluğu vardır. Greve katılmayan veya katılmaktan vazgeçen işçilerce evvelce üretilmiş olan malların işyeri dışına çıkarılması mümkündür. Buna karşılık, greve katılan işçilerce üretilmiş malların ise dışarı çıkarılması olanağı yoktur. Grev sırasında çalışan işçilerin ürettiği ürünlerin satılması, dışarı sevki Yasada açıkça kabul edildiğine göre, yine aynı işçiler tarafından daha önce üretilmiş mallar bakımından da bu olanağın tanınması zorunludur. Yasa Koyucunun amacı, greve katılmayıp, çalışan işçilerin ürettiği malların ayrık tutulmasıdır. Bu malların grevden önce veya sonra üretilmiş olup olmamasının hiçbir önemi yoktur. Bu açıklamaların ışığı altında somut olay ele alınacak olursa; davacı işveren satılan stok malların işyeri dışına sevkinin engellenemeyeceğini iddia ederek istekte bulunmuş; mahkemece de Dairemizin 5.10.1988 günlü, 10134-9127 sayılı kararı emsal gösterilerek, 2822 sayılı Yasanın 38. maddesinin son fıkrasına göre, grevin uygulanmasından önce satılan stok malların herhangi bir ayırım yapılmadan tümünün dışarı çıkarılabileceği kabul edilmiştir. Her şeydan önce belirtmek gerekir ki, Dairemizin söz konusu kararına konu olan olayda uyuşmazlık, greve katılmayan işçilerin daha önce üretmiş oldukları malların dışarıya çıkarılabilip çıkarılmayacağı konusunda toplanmaktaydı. Dairemizce bu tür malların dışarı çıkarılabileceği görüşü benimsendiği için, sonucu itibariyle doğru olan yerel mahkeme kararı onanmıştır. Bu nedenle Dairemizin kararı emsal alınarak grev sırasında daha önce üretilmiş tüm stokların dışarı çıkarılmasının mümkün olduğu sonucuna varılamaz. Bundan başka mahkeme, davacı iş şveren tarafından ibraz edilen ve grev uygulamasının başlangıç tarihinden bir gün önceki 4.5.1992 tarihini taşıyan iki faturayı esas alarak stok malların daha önce satıldığını ve bunların artık alıcı firmanın mülkiyetine geçtiğini, 2822 sayılı Kanunun 43. maddesindeki koşullara uymak suretiyle stokların alıcısına teslim edilmesine yasal engel olmadığını kabul etmektedir. Oysa, faturaların grev uygulamasından bir gün önceki tarihi taşıması anlamlıdır. Grev kararı, uygulamaya konulmadan önce işverene bildirildiğine göre, satışın muvaazaya dayandığı savunmasını dikkate almak gerekirdi. Diğer taraftan, satım sözleşmesiyle taşınır malların mülkiyetinin geçtiğinin kabulü de hatalıdır. Bütün bu açıklamalara göre; mahkemece öncelikle greve katılan işçilerle katılmayan veya katılmaktan vazgeçen işçilerin belirlenmesi, daha sonra greve katılmayan veya katılmaktan vazgeçen işçilerin grevden önce ürettikleri malların gerekirse bilirkişi aracılığı ile saptanması, şayet maddi yönden bu saptama mümkün görülmüyorsa, greve katılan ve katılmayan işçilerin oranına göre belirlenmesi yoluna gidilmesi ve böylece greve katılmayan veya katılmaktan vazgeçen işçilerin ürettiği malların işyeri dışına çıkarılabileceğinin tesbitine karar verilmesi gerekir. Bu madde ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın grevden önce üretilen stok malların 4.5.1992 tarihli fatura karşılığı işyerinin dışına çıkarılmasına, alıcısına teslim edilmesine işverenin hakkı bulunduğunun tesbitine karar verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 7.9.1992 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI: Taraflar arasındaki uyuşmazlık, grev uygulanmaya başladığı tarihte işyerinde bulunan stokların, grev sırasında işveren tarafından işyerinden çıkarılıp çıkarılamayacağı noktasında toplanmaktadır. Hemen belirtelim ki, bu sorunun cevabı öncelikle konu ile ilgili Yasa hükümlerinde aranmalıdır. 2822 sayılı Yasanın yürürlükten kaldırdığı eski 275 sayılı TSGLK.da konuyu düzenleyen açık bir hükme yer verilmemişti. Ancak, Yasadaki bu boşluk, o dönemde ortaya çıkan uyuşmazlıklarla ilgili olarak verilen yargı kararları ile doldurulmuş ve stokların işveren tarafından işyerinden çıkarılmasına engel olunamayacağı kabul edilmişti. Daha sonra yürürlüğe konulan 2822 sayılı TSGLK’nun 38. maddesinin 3. fıkrası, konuya yargı kararları doğrultusunda açıklık getirmiş ve bu maddenin gerekçesinde de açıkça belirtildiği üzere, grev sırasında “nelerin işyerinden çıkarılmasının veya işyerine getirilmesinin mümkün olacağı” hiç bir kuşkuya yer vermeyecek şekilde apaçık düzenlenmişti. Buna göre, “Çalışan işçilerin ürettiği ürünlerle her türlü stokların işveren tarafından işyerinden dışarı çıkarılmasına, satılmasına ve işyeri için lüzumlu maddelerin, araç ve gereçlerin işyerine sokulmasına engel olunamaz. Bu işlerin görülmesinde de 43. madde hükümlerine uyulması şarttır”. Ne var ki, geçen zaman içinde uygulamada ortaya çıkan aksaklıkların giderilmesi, özellikle işçi sendikalarının sendika özgürlüğü ve serbest toplu pazarlık hakkının kısıtlandığı yolundaki şikayetlerini ortadan kaldırmak ve Uluslararası Çalışma Örgütünün ilkelerine uyum sağlamak amacıyla, 2822 sayılı TSGLK’nun bazı hükümleri 3451 sayılı Yasa ile yeniden düzenlenmiş ve bu arada söz konusu 38. maddenin 3. fıkrası da değiştirilmiştir. Bu değişiklik yapılırken, sadece fıkrada yer alan, “her türlü stokların işveren tarafından işyerinden dışarı çıkarılması” ibaresi kaldırılmış ve fıkra hükmü, “Çalışan işçilerin ürettiği ürünlerin satılmasına ve işyeri için lüzumlu maddelerin, araç ve gereçlerin işyerine sokulmasına engel olunamaz. Bu işlerin görülmesinde de 43. madde hükümlerine uyulması şarttır” şeklinde düzenlenmiştir. Görülüyor ki, bu düzenlemeye göre, sadece greve katılmayan veya önce katılıp, sonra vazgeçerek çalışan işçilerin grev sırasında ürettikleri ürünler (bunlar stok haline dönüşse dahi), 43. madde hükümlerine uyulmak koşulu ile işveren tarafından satılabilecek ve işyerinden çıkarılabilecektir. Grevden önce mevcut olan stokların ise, bundan böyle işyerinden dışarıya çıkarılması hukuken mümkün değildir. Aksi halde, yapılan yasa değişikliğinin bir anlamı olmayacaktır. Zira, grevden önce işyerinde mevcut olan stokların dışarı çıkarılması amaçlansa idi bu hususu açıkça düzenleyen sözcüklerin fıkra metninden çıkarılmasına gerek kalmazdı. Yasa koyucunun abesle iştigal etmeyeceği, yapılan değişikliğin belli bir anlam ve amacının olması gerektiği söz götürmez. Buradaki amaç, grevden önce işyerinde bulunan stokların, grev devam ederken satılıp dışarı çıkarılması suretiyle (geçici bir süre için dahi olsa) grevin etkisiz kılınmasını ve iş barışının sürüncemede kalmasını önlemektir. Böylece, greve daha fazla bir etkinlik kazandırılmak istenmiştir. Hal böyle olunca, kanımca, yargı yolu ile doldurulması gerekli bir düzenleme boşluğunun varlığı da ileri sürülemez. Çünkü, bir konuyu, evvelce koyduğu açık bir kuralla olumlu yönde çözümlemiş bulunan Yasa Koyucunun sonradan yaptığı bir değişiklikle bu düzenlemeyi kaldırması, sözü edilen konuda olumsuz bir çözümü benimsediği yolunda yorumlanmalıdır.
Kuşkusuz, yapılan bu değişikliğin yerindeliği ve uyuşmazlıkların çözümünde yararlı olup olmadığı ayrıca tartışılabilecektir. Öte yandan, sözü edilen değişikliğe rağmen, grev sırasında çalışan işçilerin grevden önce ürettikleri ürünleri
n (stok) işyeri dışına çıkarılabileceğine ilişkin Dairemiz Çoğunluğunun görüşüne de katılmamız mümkün değildir. Çünkü, 38. maddenin 3. fıkrasındaki, “Çalışan işçilerin ürettikleri ürünler..” sözcüklerinin, bu işçilerin grev başladıktan sonra çalışarak ürettikleri ürünleri amaçladığı apaçık ortadadır. Gerçekten, 38. maddenin 2. fıkrasında, “Greve katılmayan veya katılmaktan vazgeçen işçileri çalıştırıp çalıştırmamakta işveren serbesttir…” denildikten sonra, bu kuralla bağlantılı olarak 3. fıkrada, “Çalışan işçilerin ürettiği ürünler..” den söz edilmiş olması da bu görüşü doğrulamaktadır. Yasada, grev sırasında çalışan işçilerin grevden önce ürettikleri ürünlerin de işyerinde çıkarılabileceğine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmiş değildir. Aksi görüş, kanımca Yasanın sistemi, özü ve sözü ile bağdaştırılamaz. Ayrıca, pratikte çözümün uygulanması da mümkün olmayacak, uyuşmazlıklar giderek artıp uzayacaktır. Zira, bu gün üretilen mallar genelde kolektif bir çalışmanın ürünü olup, hangi işçinin ne miktar mal ürettiğini saptamak olanaksız gibidir. Bir malın üretim sürecinde, birçok işçinin çalıştığı ve onların değişik biçimde gerçekleşen katkıları ile üretimin tamamlandığı bir gerçektir. Kaldı ki, greve katılmayan veya katılıp da vazgeçen çalışan işçilerle greve katılan işçi sayılan oranlanmak suretiyle de soruna sağlıklı bir çözüm getirilemez, Grev süresince bu sayılar değişebileceği gibi, çalışmak istemelerine rağmen işveren tarafından çalıştırılmayan işçilerin oranlamaya katılıp katılmayacakları sorusu da cevapsız kalmaktadır. Açıklanan nedenlerle, gerek yerel mahkemenin, gerekse Dairemiz çoğunluğunun görüşlerine katılmıyorum.
Soru: Greve katılmayan işçi sonradan greve katılabilir mi?
Grev başladığı sırada greve katılmayan işçinin, daha sonra greve katılmasının mümkün olmadığı Yüksek Mahkeme tarafından açık bir dille ifade edilmektedir. Böyle bir durumda, işveren için, İş Kanununun 25/II. maddesinde belirtilen devamsızlık nedeniyle iş sözleşmesini fesih hakkı doğmaktadır. Yüksek Mahkemenin konuya ilişkin kararının tam metni aşağıya alınmıştır:
Yargıtay Kararı: Bir iş yerinde uygulanan greve o iş yerindeki bütün işçilerin katılması zorunlu değildir. Grev uygulamasının başladığı tarihte greve katılmayan işçi daha sonra katılmaz.
(Yargıtay 9. HD., 23.09.1993 tarih ve E.1993/1714, K.1993/13599)
DAVA: Davacı, ihbar kıdem tazminatıyla fazla çalışma ve yıllık ücretli izin parasının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm, süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: 1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2. Bir işyerinde uygulanan greve, o işyerinde çalışan bütün işçiler katılmak zorunda değildirler. Greve kararını alan sendikanın üyesi bulunan işçi dahi greve katılıp katılmamakta serbesttir. Öte yandan yasal greve katılan işçi bir süre sonra vazgeçerek çalışmak isteyebilir. Ancak, greve uygulamasının başladığı tarihte greve katılmayan veya greve katılmaktan vazgeçen ve işyerinde çalışan bir işçi, sonradan greve katılamaz. (K. Oğuzman, İşçi-İşveren İlişkileri, C. 1,4. Bası Sh. 210,234; S. Reisoğlu, TSGLK, Şerhi Ankara-1986, Sh. 328 vd.; K. Tonçomağ, İş Hukukunun Esasları, İstanbul-1988, Sh. 543 vd.; T. Esener, İş Hukuku, 3. Bası, Ankara 1978, Sh. 637 vd.) Greve katılmayan ve işverence çalıştırılan işçinin hizmet akti askıda olmadığından, tarafların sözleşmeden doğan hak ve borçları devam eder. Bu nedenle, işçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki gün işe devam etmemesi, işverene hizmet sözleşmesini tazminatsız fesih hakkı verir. (İ.K.m. 17/II-f; Bugün 4857/25-/II-g). Somut olayda, toplanan delillerden, işyerinde greve uygulamasının 20.3.1989 tarihinde başladığı, davacının greve devam ederken 21.8.1989 da üyelik için sendikaya başvurduğu ve greve katıldığı, işverence de 22.8.1989 günü İş Kanunu’nun 17/II-f maddesi uyarınca (Bugün 4857/25-/II-g) devamsızlık nedeniyle iş aktinin fesih edildiği, işyerindeki grev uygulamasının ise daha sonra 25.1.1992 tarihinde sona erdiği anlaşılmaktadır. Ancak davacının başlangıçta greve katılıp katılmadığı ve greve sırasında işyerinde çalışıp çalışmadığı yeterince aydınlığa kavuşturulmamıştır. Gerçekten, davacı başlangıçta greve katılmamış ve işyerinde çalışmakta iken, sendikaya üye olup sonradan greve katılmak suretiyle işi bırakmış, ise, işveren iş aktini fesihte haklıdır. Bu durumda ihbar ve kıdem tazminatı isteğinin reddi gerekir. Şayet davacı, başlangıçtan itibaren greve katılmış veya greve katılmamakla birlikte işverence çalıştırılmamış ise, greve süresince iş akti askıda kalacağından işverenin devamsızlık sebebiyle iş aktini fesih etmesi yasaya aykırı düşer. Mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınmadan, eksik ve yetersiz incelemeyle ihbar ve kıdem tazminatına hükmedilmiş olması isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, 23.9.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Soru: Grev başladığında yıllık ücretli izin hakkını kullanmakta olan işçiler nasıl greve katılmalıdırlar?
Yıllık ücretli izin hakkını kullanan işçilerin bir dilekçe ile işyerlerine başvurup greve katıldıklarını beyan etmeleri gerekir. Grev başladığında greve katılmayan işçilerin sonradan greve katılamayacakları kuralı gereğince böyle bir başvuru, yıllık izin hakkını kullanmakta olan işçilerin durumunu tartışmalı olmaktan çıkarabilmek açısından önemli ve yararlıdır. Bu işçilerin dilekçelerinde kullanmakta oldukları yıllık izin hakkının grevin başladığı tarih itibariyle dondurulmasını ve grev sona erdikten sonra bu haklarını kullanmaya devam edeceklerini belirtmeleri gerekmektedir.
Soru: Greve katılmayan işçiler toplu sözleşmeden yararlanabilir mi?
Görevli makamın ismen belirlediği işçiler dışında, greve katılmayan veya greve katılmakla birlikte daha sonra katılmaktan vazgeçen işçiler işyerinde çalışabilirler. Bunların çalışmaları sendika tarafından engellenemez. Greve katılmayan ya da katılmaktan vazgeçen işçiler grev sonunda bağıtlanacak toplu iş sözleşmesinden, aksine bir hüküm olmadıkça yararlanamazlar. (6356/39-8)
GREVİN YÜRÜTÜLMESİ VE GREV GÖZCÜLERİNİN GÖREVLERİ
Soru: Grev gözcülerinin bildirilmesi zorunlu mudur?
Grev ilan eden sendika tarafından, grev gözcülüğü yapacak olanlar, görev yerleri ve zamanları bunların göreve başlamalarından en az iki saat önce, mülki idare amirliğine bir çizelge halinde bildirilir.
Soru: Grev gözcülerinin sayısı nasıl belirlenir?
İşyerinde grev ilan etmiş olan isçi sendikası, kanuni bir grev kararına uyulmasını sağlamak için güç kullanmaksızın ve tehditte bulunmaksızın kendi üyelerinin grev kararına uyup uymadıklarını denetlemek amacıyla, işyerinin giriş ve çıkış yerlerine, kendi üyeleri arasından en çok dörder grev gözcüsü koyabilir. (6356/73-1)
İsçi sendikasının üyesi olmayan grev gözcüleri ile 73′üncü madde hükümlerine aykırı davranan grev gözcüleri bin beş yüz (1.500) Türk Lirası idari para cezası ile cezalandırılır. (6356/78-1-j)
Soru: Grev gözcüleri işyerine giriş ve çıkışları engelleyebilirler mi?
Grev gözcüleri, işyerine giriş ve çıkışlara engel olamaz, giren ve çıkanları kontrol amacıyla dahi durduramaz. (6356/73-2)
İsçi sendikasının üyesi olmayan grev gözcüleri ile 73′üncü madde hükümlerine aykırı davranan grev gözcüleri bin beş yüz (1.500) Türk Lirası idari para cezası ile cezalandırılır. (6356/78-1-j)
Soru: Grev gözcülerinin greve katılan işçiler yerine başka işçileri çalıştırıp çalıştırmadığını nasıl denetleyebilirler?
İşveren, kanuni bir grev veya lokavt süresince, greve katılan ya da lokavta maruz kalan ve iş sözleşmeleri askıda kalan isçilerin yerine, sürekli ya da geçici olarak başka isçi alamaz veya başkalarını çalıştıramaz. Greve katılmayan veya katılmaktan vazgeçen isçiler, ancak kendi işlerinde çalıştırılabilir. Bu isçilere, greve katılan isçilerin isleri yaptırılamaz. (6356/68-1 ve 2) Bu hükme göre işveren greve katılan işçiler yerine başka işçi alıp çalıştıramayacağı gibi, işçi niteliğinde olmayan kişileri, örneğin yakınlarını, akrabalarını ya da başka kişileri de çalıştıramaz. Grevde çalışan işçilere, greve katılan işçilerin işlerini yaptıramaz. Böyle bir durumun grev gözcüleri tarafından tespiti durumunda görevli makama başvurulması ve bu kanalla durumun denetim altına alınmasının ve önlenmesinin sağlanması gerekmektedir.
Soru: Grev gözcüleri stokların çıkarılmasına engel olabilirler mi?
Grev başlamadan önce üretilen ürünlerin satılmasına ve işyeri dışına çıkarılmasına engel olunamaz. Greve katılmayıp çalışan isçilerin ürettiği ürünlerin satılmasına ve işyeri dışına çıkarılmasına, işyeri için gerekli maddelerin, araç ve gereçlerin işyerine sokulmasına engel olunamaz. (6356/64-3 ve 4) Bu hüküm çerçevesinde işyerinden işverence stokların çıkarılması durumunda, yasal olarak bunun görevli makama ve güvenlik kuvvetlerine şikayet edilerek önlenmesi yoluna gidilmesi gerekmektedir.
Soru: Grev gözcülerinin zorunlu ihtiyaçları nasıl karşılanacaktır?
Grev gözcülerinin yeme ve içme ihtiyaçları esas itibariyle sendika tarafından karşılanmakla birlikte grev esnasında işyerinde çalışmalar yapılıyor ve çalışan işçilere yemek veriliyorsa, nöbeti yemek saatine rastlayan grev gözcülerine de işverence yemek verilir. (Yönetmelik, m.4) Grev gözcülüğü sırasında tıbbi müdahaleyi gerektirecek derecede hastalanma durumunda işverence gerekli acil yardımda bulunulur. (Yönetmelik m.4) Grev gözcülerinin lavabo ve tuvalet ihtiyaçları için işverence uygun bir yer gösterilir. (Yönetmelik m.4) Grev gözcülerinin olumsuz hava şartlarından korunmaları için gerekli olan şemsiye, yağmurluk ve benzeri kişisel koruyucu malzemeler, sendika tarafından temin edilir. (Yönetmelik m.5)