Sendikal Güç Birliği Platformu, Uluslararası Eylem Günü etkinlikleri çerçevesinde THY grevcilerinin yanındaydı. Hem ülkemizde son dönemde yaşanan hükümet ve polis baskısını protesto etmek için hem de THY grevcileriyle dayanışmak için Sendikal Güç Birliği Platformu’nu oluşturan sendikalar, THY Genel Müdürlüğü önünde bir araya geldiler. Eylemde Sendikal Güç Birliği Platformu dönem sözcüsü Bilal Çetintaş bir basın açıklaması yaptı. Çetintaş basın açıklamasında şunları söyledi:
Şiddete, baskıya ve zorbalığa karşı yaşasın uluslararası dayanışma
Hükümetin baskıcı otoriter siyaset tarzına ve kamusal alanları ranta feda etme ısrarına karşı başlayan demokratik tepkilere hükümet tarafından şiddetle yanıt verilmesi uluslararası kamuoyunda tepki görmeye devam ediyor. 156 ülkeden 200 milyon emekçiyi temsil eden, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC),Küresel Sanayi İşçileri Federasyonu(IndustriALL),Uluslararası Ağaç ve Yapı İşçileri Federasyonu(BWI), Uluslararası Sanat ve Sahne Çalışanları Birliği(IAEA), Eğitim Enternasyonali(EI),Uluslararası Büro ve Ticaret işçileri Birliğ(UNI), Uluslararası Gazeteciler Federasyonu(IFJ),Kamu Çalışanları Federasyonu(PSI), Uluslararası Taşıma İşçileri Federasyonu (ITF) ve Uluslararası Gıda İşçileri Federasyonu (IUF) 21-22 Haziran 2013 günlerini Türkiye’de yaşanan ihlallere dikkat çekmek için eylem günü ilan etti. Bu iki günde başta Avrupa olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde Türkiye’nin diplomatik temsilcilikleri önünde eylemler yapılacak. Güney Kore ve Brezilya’da Türkiye’ye biber gazı satan firmalar protesto edilecek.
Uluslararası emek örgütlerinin sergilediği duyarlılığa, gösterdiği dayanışmaya sendikal Güç Birliği Platformu olarak teşekkür ediyoruz. Bugün ve yarın dünyanın çeşitli yerlerinde anti demokratik uygulamalara karşı Türkiye’nin emekçileriyle dayanışma içinde olan kardeşlerimizle birlikte haykırıyoruz: Şiddete, baskıya ve zorbalığa karşı yaşasın uluslararası dayanışma!
AKP Hükümeti son yirmi günde ülkemizi yangın yerine çevirdi. Barışçı ve demokratik gösteri hakkını kullananların üzerine polis ve jandarma kuvvetlerini göndererek ezmeye çalıştı. Otellere, evlere ve hastanelere biber gazları atıldı. İnsanlar yerlerde sürüklenerek ve darp edilerek gözaltına alındı. Bu şiddet ortamında biri doğrudan kurşunla olmak üzere dört insan yaşamını yitirdi. 59’u ağır olmak üzere 8 bin kişi yaralı. Ağır yararlılardan altısının hayati tehlikesi devam ediyor. 11 kişi gözünü kaybetti.
Bu ağır tabloya rağmen Hükümetin saldırgan tutumu devam ediyor. Evlerden insanlar toplanıyor ve gözaltına alınıyor. Cumhuriyet tarihinin en yoğun polis şiddeti ile Türkiye’de adı konulmamış bir sıkıyönetim yaşanıyor. Başbakan halka karşı sergilenen şiddeti savunarak, polisin daha da güçlendirileceğini söyleyerek, sosyal medyayı kontrol altına alacağını açıklayarak adım adım polis devletine geçileceğini ilan ediyor. Hükümetin bir başka üyesi gerekirse askeri de göreve çağırırız diyerek toplumu askerle korkutmak istiyor. Bu tablo sözün gerçek anlamda bittiği yerdir. İleri demokrasi vaadiyle ortaya çıkan, topluma demokrasi, demokratikleşme vadeden iktidarın otoriter ve baskıcı yüzünün iyice açığa çıkmasıdır.
Sivil ve demokratik eylemlere karşı polis şiddeti kullanan hükümet yaşananların birinci derecede sorumlusudur. Bütün dünya bunu görmüş ve eleştirmiştir. Türk-İş’in de üyesi olduğu Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), hükümete yönelik eleştirileri dile getirip uluslararası eylem günü kararı alırken Türk-iş yönetimi hükümetin kolu kanadı altında beslenip büyüyen işveren örgütleriyle ve yandaşlığı emek örgütü kimliğinin önünde duran Hak-İş ve Memur-sen ile birlikte gazetelere ilan verip, hükümetin iddialarını tekrarladı. Hükümete açıktan destek vermek ve gerçeklerin üstünü örtmek üzere yapılan bu açıklamaya imza koyan Türk-İş’in ulusal ve uluslararası düzlemde emek örgütü kimliği iyice tartışmalı hale gelmiştir.
Hükümetin dayatmacı ve otoriter politikalarının mağdurlarından biri de THY çalışanlarıdır. Hükümetin desteği ile hareket eden işveren sendikayla masaya oturmak, çalışanların taleplerine yanıt vermek yerine grevi kırmaya çalışıyor. Bunu yaparken büyük bir risk alarak uçuş güvenliğini de tehlikeye atıyor. Buradan bir kez daha uyarıyoruz, yarın ortaya çıkabilecek olumsuzlukların tek sorumlusu siz olacaksınız ve hiç bir demagoji, hiçbir yalan bu gerçeği gizleyemeyecek.
Sendikal Güç Birliği Platformu olarak, uluslararası emek örgütlerinin Türkiye emekçileriyle dayanışma günü vesilesiyle taleplerimizi bir kez daha tekrarlıyoruz.
• Sivil eylemlere yönelik polis şiddeti durdurulmalı, polis cadı avına son vermelidir.
• Halka uygulanan şiddetin sorumluları hesap vermeli, binlerce kişinin yaralanmasına yol açan, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş ve Mustafa Sarı’nın ölümünden sorumlu olanlar yargılanmalıdır.
• Gözaltına alınanlar ve tutuklananlar serbest bırakılmalıdır.
• Toplantı ve gösteri yasakları kaldırılmalı herkesin özgürce kendini ifade etmesinin önü açılmalıdır.
• THY’de süren grevi kırmak için sergilenen tutumdan vazgeçilmeli, sendika ile masada toplu iş sözleşmesi bitirilmeli, haksız biçimde işinden edilen 305 çalışan işe geri alınmalıdır.
Sendikal Güç Birliği Platformu bu taleplerin takipçisi olmaya, otoriter, piyasacı diktatörlük heveslilerine karşı Türkiye’nin demokratikleşmesi ve emeğin hakları için mücadeleye devam edecektir.
Bilal Çetintaş
Kristal-İş Genel Başkanı SGBP Dönem sözcüsü