Aziz Çelik/Birgün 09 Mayıs 2013
THY’de 15 Mayıs’ta grev var. Hava-İş Sendikası, uçuş güvenliği ve iş güvencesi taleplerinin karşılanmaması ve işverenin müzakere sürecini tıkaması üzerine grev uygulama kararı aldı. Uyuşmazlığın temel konularını uçuş güvenliğini tehlikeye atan çalışma koşulları ve keyfi olarak işten çıkarılan 305 THY çalışanının işe iadesi oluşturuyor.
Hatırlanacağı üzere geçen yıl havacılık iş koluna grev yasağı getirilmesi üzerine bu hukuksuz yasayı barışçıl eylemlerle protesto eden 305 Hava-İş üyesi işten atılmıştı. Oysa havacılık sektörüne grev yasağı getiren bu hukuksuz yasa daha sonra kaldırıldı. Havacılık sektöründeki grev yasağından geri adım atıldı. Dahası işten atılan işçiler yargı kararıyla işe iade edildi. Ancak THY işvereni tam bir pervasızlık içinde, toplu sözleşmede uzlaşmaya ve işçileri işe geri almaya yanaşmıyor. Peki, THY yönetimi neye güveniyor? Bunun yanıtı Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in skandal sözlerinde gizli. Bakan Şimşek “THY’nin yanındayız, gereğini yaparız” diyor. Bakan grev erteleme tehdidi savuruyor. Bu hukuksuz sözler THY yönetimine cesaret veriyor. Ancak THY grevinin ertelenmesi tam bir hukuksuzluk ve skandal olacaktır.
THY grevinin milli güvenlik ve genel sağlığı tehdit ettiğini söylemek saçmalığın daniskası olur. Umarız, hükümet buna yeltenmez. Ancak hükümetin grev erteleme sicili pek temiz değil. Şimdiye kadar büyük sermaye gruplarının ricası üzerine pek çok grevi ertelediler. THY grevi yaklaşırken, bugünlerde çalışma hayatıyla ilgili bir başka hararetli girişim var. Hükümet AB müzakerelerinde sosyal politika konulu 19. başlığın müzakerelerinin açılması için yoğun bir kulis yürütüyor. 19. başlık sendikal hakları ve diğer çalışma haklarını kapsıyor. AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik yanlarına hükümete yakın bazı sendikacıları ve işveren örgütü temsilcilerini alarak Brüksel’de geçtiğimiz günlerde epeyce kulis yürüttü.
Avrupa Komisyonu’nun sosyal politikadan sorumlu üyesi Lâszlö Andor da 19. Başlığın açılması ile ilgili görüşmeler yapmak üzere bugünlerde (8-9 Mayıs) Ankara’da. Oysa 19. başlığın açılması için AB, 2007’de bazı önkoşullar saptamıştı. Bunlardan biri sendikal hakların ILO sözleşmeleri ve AB standartları ile uyumlu olması ve özellikle örgütlenme, grev ve toplusözleşme hakkı açısından uyum sağlanmasıdır.
Türkiye’nin sendikal mevzuatının ILO ve AB normlarına ciddi aykırılıklar taşıdığı su götürmez bir gerçek. Ancak hükümet ve onunla işbirliği içindeki bazı sendikacılar ve işveren örgütleri AB’yi bu önkoşulun sağlandığına ikna etmeye çalışıyor. Nitekim geçtiğimiz ay yapılan Brüksel ziyareti sırasında AB yetkililerine ortak bir bildiri iletilmiş. Bildiriyi imzalayanlar Bakan Bağış ve Bakan Çelik ile Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu, TİSK Başkanı Tuğrul Kutadgobilik, Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu. DİSK ve KESK’in bu ziyaretten dışlanması dikkat çekici. Bildiriyi imzalayanlar, 2012’de Türkiye’de çalışma hayatıyla ilgili çok önemli yasal düzenlemelerin hayata geçirildiğini ileri sürerek, 19. faslın müzakerelere açılmasının Türkiye’de çalışma ilişkilerinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesine ivme kazandıracağını ve bu faslın müzakerelere açılmasını “kuvvetli bir şekilde” desteklediklerini açıkladılar.
Bakanlara ve işveren örgütü temsilcilere bir diyeceğim yok. Fakat sendikacı Kumlu ve Arslan hangi gezegende yaşıyor? 2012’de kabul edilen sendikal konularla ilgili iki yasanın da (4688 ve 6356) ILO ve AB standartlarına ciddi aykırılıklar taşıdığını bilmiyorlar mı? Biliniyorlarsa vahim, eğer biliyorlarsa ve buna rağmen bu açıklamayı imzalamışlarsa iliştirilmiş sendikacılığın bu kadarına da pes doğrusu. Son olarak sayın Lâszlö Andor için bir hatırlatma. Türkiye 19. Başlığın açılması için saptanan önkoşulların çok uzağındadır. Sendikal haklar ILO sözleşmeleri ile uyumsuzdur ve uygulamada ciddi sendikal hak ihlalleri vardır. Bütün bu aykırılıklara ve sendikal hak ihlallerine rağmen 19. başlığı açma eğilimindeyseniz biraz daha sabredin. Nihai kararınızı vermeden önce 170 milyon işçiyi temsil eden ITUC Genel Sekreteri Sharan Burrovv ile konuşun ve ondan 1 Mayıs 2013’te İstanbul’da yaşananları dinleyin.
Ayrıca kararınızı vermeden önce THY grevi konusunda hükümetin alacağı tutumu bekleyin. Bakalım hükümet grev hakkına saygı gösterecek mi? Son olarak, bütün kamu çalışanlarına ve memurlara grevin yasak olduğu bir başka AB ülkesi var mı diye kendi kendinize sorun sayın Lâszlö Andor.