Aziz Çelik/T24 16 Nisan 2013
Taşeron işçisine müjde haberlerinden geçilmiyor yine. Taşeron işçisinin ücreti garanti altına alınacakmış, taşeron işçisi yıllık izin de kullanacakmış ve kıdem tazminatı alabilecekmiş. Aylardır gündemde olan taşeron işçisine “müjde” meselesinin ayrıntıları belli olmaya başladı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 12 Nisan 2013 tarihinde yapılan Üçlü Danışma Kurulu toplantısına sunduğu taşeron (alt işveren) uygulamasına ilişkin yasa değişikliği taslağı hükümete yakın yayın organları tarafından “müjde” ve “taşeron işçiye süper koruma” olarak sunulmaya başlandı (Star, 15 Nisan 2013).
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı uzun süredir taşeron işçilik (alt işveren) konusunda hazırlık yapıyordu. Bakanlık son olarak 12 Nisan 2013 tarihinde taşeron sistemine ilişkin taslağını işçi ve işveren örgütlerine sundu. Taşeron işçiye müjde ve koruma olarak sunulan bakanlık taslağı tam tersine, taşeron uygulamasının yaygınlaşmasına ve kökleşmesine yol açacak özellikler taşıyor. Bakanlığın taslağı bir yandan taşeron uygulamasının yaygınlaşmasını, öte yandan taşeron uygulamasından daha tehlikeli sonuçlar doğurabilecek “kiralık işçilik” uygulamasının başlatılmasını hedefliyor. Milyonlarca çalışanın yaşamını etkileyecek taşeron (alt işveren) taslağına daha yakından bakalım.
Soru 1) Taşeron (Alt İşveren) Uygulamasının Boyutları Nelerdir?
Taşeron uygulamasının temel motifi maliyetlerin özellikle de işgücü maliyetinin düşürülmesidir. Bu sistem, çalışma ilişkilerini güvensizleştiren, sendikasız ve toplu sözleşmesiz ve hatta iş yasası dışında işçi çalıştırmanın bir aracı haline gelmiş durumda. Geçmişte istisna olan taşeron/alt işveren uygulaması günümüzde yaygın bir istihdam biçimi haline geldi. 1980’li yıllarla birlikte bütün dünyada taşeronlaşma sermayenin yeni uluslararası stratejisi içerisinde önemli bir yere sahip. Bu strateji genel olarak iş ilişkilerinin, çalışma sisteminin esnekleştirilmesi, kuralsızlaştırılması olarak da adlandırılmakta.
Taşeronun gerçek boyutlarını ortaya koyacak sağlıklı istatistikî veriler yok. Ancak Türkiye’de 1980’li yıllarda artmaya başlayan taşeronluğun, AKP döneminde tam bir patlama yaşadığı biliniyor. Bakanlık açıklamalarına göre 2002 yılında 358 bin olan taşeron işçi sayısı günümüzde 1,7 milyona ulaşmış durumda.
Özellikle işgücünün kolay ikame edilebileceği alanlarda daha hızlı bir taşeronlaşma yaşanmakta. Öncelikle özel sektörde başlayan taşeronlaşma zamanla kamuda da yaygınlaştı. Kamuda alt işveren, hizmet alımı gibi adlar altında kadrolu kamu çalışanı yerine taşeron tercih edilmeye başlandı. Kamuda özellikle eğitim ve sağlık sektöründe ciddi boyutlara ulaştığı bilinmekte. Hizmet ve lojistik sektörlerinde daha hızlı büyümekte ancak doğrudan ana mal ve hizmet üretiminde de yaygın.
Taşeron uygulaması çalışma ilişkilerinde güvencesizlik, hukuksuzluk ucuzluk ve örgütsüzlük anlamına gelmektedir. Çalışma haklarının en yaygın ihlal edildiği, iş kazalarının en fazla olduğu yerler taşeron şirketler tarafından yapılan işlerdir. Taşeronluk son yıllarda giderek artan bir tepkiyle karşılaşmaktadır. İşçilerden ve sendikalardan gelen bu tepkilerin aksine sermaye örgütleri ise taşeron uygulamasının daha da yaygınlaştırılmasını ve konudaki sınırlamaların kaldırılmasını talep etmektedir.
Soru 2) Taşeron (Alt İşveren) Konusunda Mevcut Yasal Düzenleme Nedir?
Taşeron işçilik konusunun püf noktası alt işveren tanımında yatıyor. İş Yasasının 2. maddesine göre asıl işin bir bölümünde alt işveren çalıştırılabilmesi “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenle uzmanlık gerektiren işler” gibi üç koşulun bir arada var olmasına bağlıdır. Fransız yüksek yargısının içtihatları arasında da yer alan bu düzenleme taşeron uygulamasını sınırlamayı amaçlıyor. Bu üç koşul aynı anda yok ise yargı taşeron işçi çalıştırmayı muvazaa (hile) olarak kabul ediyor ve işçi başından itibaren asıl işverenin işçisi sayılıyor. Diğer bir ifadeyle bu üç koşul bir arada olmadan, asıl iş, taşerona verilirse bu durumda, “muvazaa” (hile) olgusu ortaya çıkıyor. Nitekim bu yönde verilmiş çok sayıda yargı kararı var. Taşeron meselesinin kritik noktası bu tanımda düğümleniyor.
Soru 3) Alt İşveren Tanımı Nasıl Değişiyor?
İşverenler uzun zamandır İş Yasasının 2. Maddesinde yer alan bu düzenlemeden hem de dava tehdidinden kurtulmak istiyor. Bakanlık şimdi tam da bunu yapıyor ve asıl işte taşeron çalıştırılmasına olanak sağlayacak yeni bir tanım getiriyor. Bakanlığın önerdiği tanım şöyle: “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin asıl işin teknoloji veya uzmanlık gerektiren bölümlerinde ya da yardımcı işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçileri sadece o işyerinde çalıştıran işverene alt işveren denir.” Bakanlık bir çırpıda üç ayrı koşulu bir tek koşula indiriyor böylece teknoloji ve uzmanlık gerektiren iş gerekçesiyle asıl işlerde taşeron çalıştırmanın önünde neredeyse hiç bir engel kalmıyor.
Bakanlık teklifine göre, “işletmenin gereği” ve “işin gereği” olmasa da asıl işler taşerona verilebilecek. Ayrıca, “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme” koşulu da yasadan çıkarılıyor, bunun yerine “asıl işin teknoloji veya uzmanlık gerektiren bölümlerinin” başkaca bir koşul aranmaksızın alt işverene verilmesi sağlanıyor. Teknoloji veya uzmanlık gerektirmeyen asıl iş neredeyse yok mertebesinde olduğu için, her iş bu gerekçeyle alt işverene verilebilecek. Asıl işte taşeron çalıştırmanın önünde neredeyse hiç bir engel kalmayacak. Bu değişiklik ile Türkiye adeta bir taşeron cenneti haline gelecek ve taşeron uygulamasında patlama yaşanacak.
Soru 4) Taşeron Denetiminde İş Müfettişlerinin Yetkisi Neden Kaldırılıyor?
Bakanlık taslağı ile muvazaalı (hileli) taşeron işlemlerine ilişkin denetim ve yaptırımlar zayıflatılıyor. Yasada yer alan “muvazaa” (hile) kavramı “kanuna aykırılık” olarak değiştirilmekte böylece hileli taşeron çalıştırma suçu hafifletilmekte. Öte yandan bakanlık müfettişlerinin muvazaa ve kanuna aykırılık denetimi yapma olanakları ortadan kaldırılmakta. Böylece şimdiye kadar pek çok muvazaalı taşeron çalıştırmayı gün ışığına çıkarmış bakanlık müfettişleri devreden çıkarılmakta. İş müfettişlerinin denetimi yargı kararı ile birlikte daha etkin işleyen bir mekanizmaydı. Taslak ile müfettişler devreden çıkarılarak kanuna aykırı alt işveren uygulamaları uzun bir yargı prosedürüne bırakılmaktadır. Bu yolun caydırıcı ve etkin olmayacağı açıktır. Bu talep uzun bir süredir işveren örgütleri tarafından dile getirilmekteydi. Böylece Bakanlık kendi teftiş örgütünü devreden çıkarmakta. İş yaşamının her alanında denetim yetkisi olan müfettişlerin alt işveren konusunda devreden çıkarılması manidardır. Bakanlık bağımsız ve bilimsel esaslara göre çalışan uzman müfettişlerden rahatsızlık duymaktadır.
Soru 5) Muvazaalı Taşeron Uygulamasının Yaptırımı Nasıl Azalıyor?
Bakanlık taslağında yer alan en dikkat çekici noktalardan biri muvazaanın tespiti halinde işverene uygulanacak yaptırımın değişmesidir. Mevcut uygulamaya göre işverenin hileli taşeron işçi çalıştırdığının tespiti ve bunun kesinleşmesi halinde taşeron işçiler başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılmaktadır. Böylece işçilerin hak kaybı önlenmekte ve hileli işlemler için nispeten caydırıcı bir sonuç ortaya çıkmaktadır.
Bu konuda Dev Sağlık-İş Sosyal-İş ve Yol-İş Sendikası başta olmak üzere çeşitli sendikaların başvuruları üzerine, hastaneler, üniversiteler, madenler ve Karayolları Genel Müdürlüğü gibi birçok kamu kurumunda muvazaa tespit edilmiş ve muvazaa tespiti yargı kararları ile kesinleşmiştir. Ancak yargının bu kararları özellikle kamu idaresi tarafından hiçe sayılmakta ve uygulanmamaktadır.
Bakanlık bu caydırıcı uygulamayı önleyecek şekilde kanuna aykırılığın tespiti halinde alt işveren işçisinin ücret ve sosyal haklarının asıl işverenin emsal işçisi ile aynı hale getirilmesi ile yetinen bir düzenleme öneriyor. Böylece geçmişe dönük hak kayıplarının giderilmesi engellenmekte ve hileli taşeron çalıştırmanın yaptırımı azalmakta.
Soru 6) Taslak İş Güvenliği Konusunda Asıl İşverene Yeni Yükümlülükler mi Getiriliyor?
Taşeronlaşmanın en önemli sonuçlarından biri işçilerin sağlık ve güvenliklerine yönelik tehditlerin artmasıdır. Nitekim iş kazalarının taşeron şirketlerde daha yaygın görülmesi bunun önemli bir göstergesidir. Kamuoyuna bir iyileştirme olarak sunulan iş sağlığı ve güvenliği konusundaki değişiklik mevcut yasal düzenlemenin başka sözcüklerle ifadesinden ibarettir. Bir yenilik söz konusu değildir. Bakanlık taslağı İş Yasası’nın 2. maddesinde var olan ama uygulamada işlemeyen asıl işverenin alt işverenle birlikte sorumluluğu hükmünü tekrar etmektedir.
Soru 7) Taşeron işçisine yıllık izin hakkı mı geliyor?
Bakanlık bu konuda bir aldatmacaya başvurmakta ve zaten var olan bir hakkı yeni diye sunmaktadır. Taşeron işçiler de diğer işçiler gibi iş hukuku hükümlerine tabidir ve diğer işçiler gibi yıllık izin hakları vardır. Bakanlık bu gerçeğe rağmen “alt işveren işçileri yıllık ücretli izin hakkına kavuşacak” demektedir. Sanki taşeron işçilerin yasal olarak izin hakkı yokmuş ama şimdi verilecekmiş gibi bir yanılsama yaratılmaktadır. Oysa taşeron işçilerin, taşeron şirket değişse de aynı işyerinde çalışmaya devam etmeleri durumunda izin hakları mevcut yasal düzenlemelerle de korunmaktadır. İşçinin tüm çalışma süresi dikkate alınmaktadır. Bu durumda taşeron işçilerin yıllık izinleri çalıştıkları toplam süreye göre belirlenmektedir. Ancak uygulamada bu durum sık sık ihlal edilmektedir. Bu konuda yasal düzenlemenin güçlendirilmesi olumlu olmakla birlikte asıl mesele, zaten var olan bir hakkı yeni veriyormuş gibi yapmak değil, denetim ve yaptırımların güçlendirilmesidir.
Soru 8) Taşeron İşçisinin Ücreti Güvence Altına mı alınıyor?
Bakanlık taslağına göre ücretlerini tam ve düzenli alamayan taşeron işçilerin tam ve düzenli ücret alması sağlanacakmış. Bakanlık taslağında bu konuda da bir yenilik yoktur. İş Yasası’nın 2. maddesinde var olan düzenleme tekrar edilmektedir. İş Yasası’na göre asıl işveren taşeron işçilerin hakları konusunda, alt işveren ile birlikte sorumludur. Dolayısıyla ücret konusunda da asıl işveren alt işveren ile birlikte sorumludur. Ancak uygulamada bu birlikte sorumluluğun ve asıl işverenin denetiminin genellikle işlemediği bilinmektedir. Ancak bir yandan alt işveren uygulamasını yaygınlaştırma hazırlığı yapmak, öte yandan ise tam ve düzenli ücret ödenmesinin sağlanacağını iddia etmek gerçekçi ve inandırıcı değildir.
Soru 9) Taşeron işçiler kıdem tazminatına mı kavuşuyor?
Bakanlık taslağına göre “Tüm işçilerin kıdem tazminatı sorunu çözülecektir. Bireysel kıdem hesabı sistemine geçilecek ve tüm işçilerin kıdem tazminatı sorunu çözülecektir.” Taşeron işçilerin de yasal hakkı olan kıdem tazminatı bir lütuf olarak sunulmaktadır. Oysa ülkemizde taşeron işçiler için ayrı bir çalışma hukuku yoktur ve onlar da diğer işçiler gibi kıdem tazminatı hakkına sahiptir. Sorun taşeron işçilerim kıdem tazminatı hakkı olmaması değil alt işveren ve asıl işverenlerin muvazaalı işlemlerle taşeron işçilerin kıdem tazminatı haklarını gasp etmeleridir. Bu nedenle yargı uygulaması hileli işe giriş çıkış işlemlerini dikkate almamakta ve kıdem tazminatının hesabında ilk işe giriş tarihini esas almaktadır.
Bakanlık sanki kıdem tazminatı konusunda yasal bir eksiklik varmış gibi yaparak bir taşla bir kaç kuş vurmak istiyor. Konuyla ilgisi olmayan bir biçimde bireysel kıdem tazminatı hesabını gündeme getiriyor. Böylece işçilerin ve sendikaların ısrarla karşı çıktığı kıdem tazminatı fonunu meşrulaştırmak istiyor. Bireysel kıdem tazminatı fonu hesabı kıdem tazminatı sorununu çözmek bir yana daha da büyütecek bir yaklaşımdır. Hükümet taşeron işçilerin kıdem tazminatına erişmekte yaşadıkları sorunları ve ihlalleri bahane ederek kıdem tazminatı fonunu gündeme getirmek istiyor.
Soru 10) Geçici İş İlişkisi (Kiralık İşçilik) Ne Anlama Geliyor?
Bakanlık taslağında yer alan bir diğer kritik unsur geçici iş ilişkisi adıyla getirilmek istenen “kiralık işçilik” uygulamasıdır. Mevcut taşeron sisteminin daha pervasız ve esnek bir uygulaması anlamına gelen “geçici iş ilişkisi” ülkeyi tam bir taşeron cumhuriyetine dönüştürecektir. 2009 yılında Meclis’te kabul edilen ancak sendikaların yoğun tepkisi üzerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Meclis’e iade edilen kiralık işçilik bakanlığın taslağının önemli unsurlarından birini oluşturuyor.
Kiralık işçilik önerisine göre özel istihdam büroları işçileri geçici olarak bir başka işverene kiralayan ve kendileri asıl işveren olan kurumlara dönüşüyor. İşçiler iş bulma bürolarının işçisi saylıyor ve onlarla iş sözleşmesi yapıyor. Bürolar ise bu işçileri isteyen işverenlere geçici iş sözleşmesiyle kiralıyor. İşçilerin patronu çalıştıkları işyerindeki işverenler değil iş bulma büroları oluyor. Böylece geçici özel istihdam büroları işçi komisyonculuğu yapan kurumlara dönüştürülüyor. Kiralık işçilik uygulaması iş hayatında güvencesizliğin daha da artmasına yol açacak. İşçi kiralama sistemi ile işçinin ücret, kıdem tazminatı, iş güvenliği, sigorta primi gibi haklarından işveren yerine özel istihdam büroları yükümlü olacak. Ancak on binlerce işçiyi kiralayabilecek olan şirketlerin bu yükümlülüklerin altından nasıl kalkacağı belirsiz. Kiralık işçilik uygulaması “modern amele pazarı” olarak da niteleniyor.
Sonuç: Taşeronda müjde yok hile var
Bakanlığın taşeron taslağı hükümet programıyla uyum içindedir, çünkü hükümet programı işgücü piyasasının esnekleştirilmesi hedefine açıkça yer vermektedir. Bakanlık taslağı 2012 Şubat ayında açıklanan Ulusal İstihdam Stratejisinde yer alan hedefleri pratiğe dökmektedir. Bakanlık taslağı taşeron uygulamasını sınırlamayı değil tersine yaygınlaştırmayı hedefliyor. Taslak yasalaşırsa genişleyen taşeron uygulamasının yanına kiralık işçilik de eklenerek taşeron sistemi adeta bir çığ gibi büyütecek. Taşeron işçisine “müjde” diye sunulan değişiklikler, taslağın getirdiği olumsuzluklar yanında devede kulak olarak kalmaktadır.
Bakanlık (ve elbette hükümet) Uluslararası Çalışma Örgütü’nün insana yakışır iş (decent work) olarak adlandırdığı güvenceli, kurallı ve sendikalı işler yaratmak yerine güvencesiz ve esnek bir işgücü piyasasını hedefliyor. Bu hedef ülkemizi sosyal bir hukuk devleti olmaktan iyice uzaklaştırarak, bir taşeron cumhuriyetine dönüştürür.