Anayasa Mahkemesi tescil etti: Keyfi olarak grevleri yasaklamak Anayasa’nın ihlalidir
Anayasa Mahkemesi (AYM)15 Temmuz 2018 tarihinde aldığı bir kararla Birleşik Metal-İş Sendikası’nın grevinin 30 Ocak 2015 tarihinde ertelenmesine (fiilen yasaklanmasına) ilişkin Bakanlar Kurulu kararının sendika hakkının ihlali olduğuna karar verdi.
Hükümetin grev yasağına gerekçe gösterdiği “Milli güvenlik” kavramının geniş bir şekilde yorumlanmasının keyfiyete yol açabileceği belirten AYM, mahkemelerin savunduğu “ekonomik güvenlik” gibi bir gerekçenin kanunda olmadığını vurguladı. “Söz konusu erteleme kararı ile Anayasal bir hak olan grev ve toplu sözleşme hakkının kullanılması fiilen anlamsız hale gelmiştir” diyen AYM, Birleşik Metal-İş Sendikası’na 50 bin TL manevi tazminat verilmesine hükmetti.
Birleşik Metal-İş Sendikası ve MESS arasındaki toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde, 30 Ocak 2015 tarihinde ilan edilen grev kararı, hükümet tarafından bir gün sonra yasaklanmıştı.
Anayasa Mahkemesi karar gerekçesinde Sendikamızın ertelenmiş/yasaklanmış greviyle ilgili Danıştay 10. Dairesi’nin 2003 yılında verdiği bir kararında “milli güvenlik” gerekçesine ilişkin geliştirdiği ölçütü benimsediğini belirtiyor ve buna göre yasal bir grevin yasada öngörülen anlamda milli güvenliği bozucu nitelikte görülebilmesi için ülke ve devletin özel savunma ve güvenlik altına alınmasını zorunlu kılacak ciddi tehlikelerin ortaya çıkması gerektiğini kaydediyor.
Gerekçe de ayrıca, “Açıktır ki, işçiler grev yaparak işverenleri daha avantajlı bir toplu iş sözleşmesi yapmaya zorlayamamışlardır,” deniliyor. Daha gündelik bir dille ifade edecek olursak, Anayasa Mahkemesi, grev ertelemesi ile hükümet haksız biçimde işçinin anayasal hakkını çiğneyerek işçiden almış ve işvereni kayırmıştır deniyor.
Kararda manevi tazminata hükmedilmiş olması önemli. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin hükmettiği 50 bin TL’lik manevi tazminat Hazine tarafından ödenecek. Bu şekilde, ihlali yapan hükümet mensupları ancak cezayı ödeyen tüm toplum oluyor.
Ülkemizde 2003’ten beri “grev ertelemesi” adı altında milli güvenlik, genel sağlık ve bir de yeni getirilen ekonomik ve finansal istikrar gerekçeleriyle 15 büyük grev ertelendi. Önümüzdeki dönemde hükümetin Anayasa Mahkemesi’nin bu son kararından gerekli
Grev ertelemesi ve Anayasamız
Anayasamızda tanımlanan ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda düzenlenen grev hakkına bazı durumlarda da sınırlamalar getirilmiştir. Bu sınırlamaların başında, idari bir kararla grevi erteleme yetkisinin idareye tanınması gelmektedir. 18.10.2012 tarihli 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun “Grev ve lokavtın ertelenmesi” kenar başlıklı 63. maddesinde belirtildiği üzere, “Karar verilmiş veya başlanmış olan kanuni bir grev veya lokavt; genel sağlığı veya millî güvenliği, büyükşehir belediyelerinin şehir içi toplu taşıma hizmetlerini, bankacılık hizmetlerinde ekonomik veya finansal istikrarı bozucu nitelikte ise Cumhurbaşkanı bu uyuşmazlıkta grev ve lokavtı altmış gün süre ile erteleyebilir. Erteleme süresi, kararın yayımı tarihinde başlar” ve altmış gün süre ile devam eder.
Erteleme kavramının anlamı dikkate alındığında bu idari kararın grevi geçici bir süre ile durduracağı ve bu süre sonunda tekrar greve devam edileceği düşüncesi oluşabilir. Ancak bu düşüncenin tam tersine altmış günlük erteleme süresi sonunda taraflar arasında bir anlaşmaya varılamamışsa grev hakkı kalıcı bir sınırlama ile karşı karşıya kalmaktadır. 2003, 2004, 2014 ve 2017 yıllarında toplamda dört kez karşı karşıya kaldığımız grev ertelemelerinin özü fiilen grevi sonlandırmaktır. İdarenin uygulamada somut olayın özelliklerini dikkate almadan sıklıkla başvurduğu bu yöntem nedeniyle, grev hakkının özüne dokunacak şekilde, hukuka aykırı müdahaleler söz konusu olabilmektedir. Söz konusu bu gerçeklikle birlikte geride bırakılan on altı yıllık AKP iktidarı döneminde farklı işkollarında toplamda on beş kez bu yönteme başvurulmuş, fiili olarak yasaklanan 15 grevle, 192 bin 380 işçinin (Birgün Gazetesi) hak arama mücadelesi engellenmiştir. Grev ertelemesi ile karşılaşılan toplu iş sözleşmesi süreçlerinden bazıları altmış günlük süre zarfında anlaşma ile sonuçlanırken bazıları da Danıştay’a ve Anayasa Mahkemesi’ne taşınmıştır.
Bilindiği üzere Sendikamızın 20 Haziran 2014 tarihinde Şişecam’a bağlı işyerlerinde başlatmış olduğu grev, Bakanlar Kurulu tarafından “genel sağlığı ve milli güvenliği” bozucu nitelikte olduğu gerekçesiyle 60 gün süreyle ertelenmiş, yani fiilen yasaklanmıştı. Danıştay’a yürütmeyi durdurması için yaptığımız başvuru reddedilmiş ve altmış günlük yasal süre sonunda toplu iş sözleşmesini imzalamak durumunda bırakılmıştık.
Danıştay’a yaptığımız başvurunun yanı sıra, Türkiye sendikal hareketinde bir ilke imza atarak grev ertelemesi konusunda Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapmıştık. Başvurumuzda 60 günlük erteleme süresinin hak düşürücü bir süre olduğunu ve bu nedenle Danıştay’ın bu süre içerisinde karar vermemesi durumunda iç hukuk yollarının tükeneceği gerekçesiyle, Danıştay’ın kararı beklenmeden hak ihlali kararı verilmesini talep etmiştik.
Anayasa Mahkemesi’nin 12.08.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan ve işçi sınıfı açısından emsal olan bu kararı ile sendikamızın tüm taleplerini haklı bulunmuş ve keyfi grev ertelemelerine dur denilmişti. Mahkeme “Anayasa’nın 51.maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE” oy birliği ile karar vermiş, ekonomik gerekçelerle ve keyfi olarak grev ertelemesi yapılamayacağı vurgusu yapılmıştı.
Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu kararının yayınlandığı Resmi Gazete sayısına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.